Enerji dolu bir adam, ilham perisini dinleyip yaşam alanını genişletmeye kalkışırsa ne olur? Bir hayat boyu denizlerde gezebilecek niteliklerdeki 40 metrelik explorer yatı Stewart Campbell anlatıyor
Bazı insanlar doğru teknenin karşılarına çıkmasını bekler. RH3’nin sahibi için bu süre tam on yılı buldu. “Onu 2004 yılı civarında Güney Fransa’da bir yerlerde görmüştüm,” diye anlatıyor 52 yaşındaki denizci, “O günden sonra da peşini bırakmadım. Nitekim explorer yatlar her zaman yakın merceğim altında olmuştur. Onların römorköre benzeyen duruşlarını seviyorum.” Private Lives adıyla bilinen megayat bir dönem broker’lerin de dikkatini çekmiş fakat Belçikalı girişimci bir atılımda bulunamadan listelerden çıkartılmış. Sözünü ettiğimiz girişimci arzu ettiklerine asla sahip olmayanlardan. Haliyle yeni bir yat inşa etmek aklına iyice yatmış. Sonra 2013’te, bir broker arkadaşı arayarak Private Lives’ın yeniden satışa sunulduğunu söylemiş. “Karar vermek yalnızca iki günümü aldı. Vakit kaybetmeye niyetim yoktu,” diyor.
Zamanlamanın harika olduğu apaçık. Tekne sahibinin eşiyle birlikte iki genç oğlu var ve iş güçten elini ayağı yavaşça çekerek dünyayı görme zamanının geldiğine inanıyor. “Çocukluğum Antwerp’de geçti. Ticari gemilerin gidiş gelişlerine hep şahit olurdum ve bu da bende farklı yerlere gitme arzusu uyandırırdı.” Bugün ise planı devr-i alem yapmadan önce 2017 yaz aylarında Akdeniz’de gezmek. “Oldukça meraklı bir insanım. Galapagos gibi, maceraperest insanların sözünü ettiği yerleri keşfetmek istiyorum.” Ardından sözlerine şöyle devam ediyor: “Ayrıca çocuklarımdaki farkındalığı artırmak ve kendime de ne için mücadele verdiğimizi bir kez daha hatırlatmak istedim.”
Bu macera belki çok daha önce başlamış olabilir, fakat yatı alırken bir yıl olmasını planladığı refit süreci Florida merkezli Rybovich’te tam iki buçuk yılda gerçekleşti. “Tam anlamıyla yeni bir megayat geliştirdik. Bu kadar çabanın yarısıyla yeni bir yat bile inşa ederdik. Ancak işe bir kez koyuldunuz mu durdurmak mümkün olmuyor.”
Yatın ilk tasarımcısı Vripack’i arayarak projede tekrar yer almasını istemiş. İç tasarımcı olarak ise Vincent Van Duysen ile anlaşılmış ki, bu megayat tasarımcının ilk süperyat çalışması olarak biliniyor. “Tüm evlerimi Van Duysen tasarladı,” diyor teknenin sahibi. “Aynı ahşapları, benzer tonları kullandı. Eğer evimizden doğruca tekneye geçiyor olsaydınız, her ikisinin de aynı hissi verdiğini rahatlıkla söylerdiniz. Lüks detaylara yer vermeyi denediysek de bunu yaparken rahatsız alanlar yaratmaktan özenle kaçındık. Yatın salonundaki oturma alanları su geçirmez, bu nedenle denizden hemen çıkıp içeri gidebilir ve uzanabilirsiniz. Kimse de bunu yaptığınız için sinir krizleri geçirmez. Bu yattaki yaşama farklı bir bakış açısı sunuyor.” Tüm bu çalışmalarımızın sonucu süper temiz bir megayat oldu. “Yeni tasarım konforlu ve samimi bir iç yerleşime sahip. Yedi denizdeki farklı maceralar için ideal,” diyor Van Duysen. “Her mevsimde ve dünyanın farklı yerlerinde yaşamaya müsait mekanlar.”
Megayatın tüm yaşam alanlarında uyum yakalamak adına tonlar ve materyallerde belli bir sınırlama yapılmış. Van Duysen bunun “zamansız” bir atmosfer yakalamak ve ev hissini vermek amaçlı olduğunu söylüyor. Salonların duvar ve tavanlarında beyazlatılmış Avrupa meşesi kullanılırken, kamaralarda cilalı paneller tercih edilmiş. Banyolarda Carrara mermeri ile fırçalanmış paslanmaz çelik öne çıkıyor. Yatak başları, koltuklar ve sandalyeler doğal deri ile kaplı. Kumaş olarak pamuklu ürünler ile Belçika’dan getirtilen kumaşlar bulunuyor. Üst salondaki çıkıntılı paneller vurguyu artırmak için kullanılmış. “Buradaki dinlenme alanında eşsiz bir atmosfer yaratmak istedik ki, hem dinlenme hem de spor amaçlı kullanıldığı için farklı keyiflere de hitap ediyor. Hem konforlu hem de davetkar. Aynı zamanda maskülen ve sportif olarak da tanımlamak mümkün,” diyor tasarımcısı. “Tüm amaç halat görünümünü sert zeminlerde de elde edebilmek ve yeniden yorumlayabilmekti.”
Megayatın öne çıkan detaylarından birivde aydınlatması olsa gerek. Özellikle de iç ve dış yaşam alanlarındaki yemek bölümlerinde masaların üzerinde Lübnanlı firma PSLab tasarımı büyük, cam sarkık lambalar tercih edilmiş. “Bu yaşam alanlarını olabildiğince sıcak bir görünüme bürümek istedik,” diyor Van Duysen. Tekne sahibi iç yerleşimi istediği gibi şekillendirirken tasarımcıyla birlikte hareket etmiş. Örneğin yatın üst güvertesinin kıç tarafına doğru konumlandırılan VIP kamaralar gitmiş, yerine rahat dinlenme alanları ile spor mekanı gelmiş. Ana güvertedenin iç yaşam mahallindeki yemek masası daha samimi bir yemek alanı ile değiştirilmiş. Çocukların kamarası ile mütevazı bir konuk kamarası da ana ve üst güverteye konumlandırılmış.
Tüm bunlar, aslında 2003 yılında Türkiyeli RMK Marine tarafından suya indirilen megayattaki ufak değişimlerden yalnızca öne çıkanlar. Megayat ilk olarak charter amacıyla Amerikalı bir denizsevere inşa edilmiş olup, Jasmin adlı yatın bir benzeriydi. Her iki yatta bugün megayatın refit sürecinde yer alan Vripack’e ait. Vripack tasarımcılarından Joost Mertens, “Eğer 500GT bir yatın refitini gerçekleştiriyor ve daha çok fonksiyonellik eklemek istiyorsanız, bunun yatın performansına büyük bir etkide bulunacağını göz önüne almanız gerekir,” diyor. “Tekne sahibinin pek çok talebi oldu ve bizim de kendisini yönlendirmemiz gerekti. Yatın bir bölümüne ağırlık eklemek istediğinde ona bunun sonuçlarının neler olabileceğini açıkladık. Örneğin üst güvertede ağırlığı yüksek tender’lar kullanmak istedi ve bunun bedeli de daha düşük ağırlıktaki karbon direk oldu.” Yapılan en büyük değişikliklerden biri de küpeşte ile yeni 2,80 metrelik yüzme platformu. Üst güverteye büyük bir karbon fiber alan ilave edildi ve ara güvertenin baş tarafında ekstra dinlenme alanları yerleştirildi. Kaldırma kuvvetini artırmak adına, suyun altında kalan kısmın kıç tarafı genişletildi.
Değişiklikler yapılmadan önce de Atlantik’i defalarca geçen RH3’nin performansı elbette kanıtlanmıştı. Yeni yerleşim ise bu ivmeyi değiştireceğe benzemiyor. Kaptan David Clayman seyir defterinde megayatın deniz tutuşunun gayet iyi olduğunu yazıyor ve şöyle söylüyor: “Bu boydaki bir megayat için ağır ve derin. Ancak sağlam. Deniz tutuş kabiliyetini sınıfındaki yatların ortalamasının üstünde olarak puanlarım.” Hava koşulları iyi olmadığında da megayatın seyir performansı oldukça iyi. Kaptan seyir esnasında her 12 saniyede bir üç metreyi bulan dalgalarla karşılaşmış ve Naiad stabilizer’ların kapalı olmasına rağmen rahat seyrettiğini belirtiyor. “Genel olarak baktığımızda, pek çok megayatın yerinde durduğunu söyleyebilirim,” diyor. “Biz sürekli yola çıkmak, yenilikleri keşfetmek istiyoruz. Bütün bunlar gerçek olmakla alakalı ve sanıyorum explorer yatlar denizlerin hakkını vermekte oldukça başarılı.”
Tamamıyla tekne sahibinin zevki doğrultusunda yenilenen megayat, detaylarında sahibinin yaşam tarzını hemen ele veriyor. Üst güvertesi hibrit alanlardan oluşuyor – biraz eğlence biraz da spor amaçlı. Geniş pencerelere bakar şekilde konumlandırılan bisikletlerin yanında Keiser marka performans araçları mevcut. Kaptan köşkünün üzerindeki gözlem alanında da bir spor alanı bulunuyor.
“Tamamıyla aktif olmak, sabahları erken kalkmak, spor yapmak, yüzmek, ardından yürüyüş yapmak veya bisiklette çalışmak mümkün. Özel bir bisiklet odamız da var ve orada dağ bisikletlerimizi doğru ısıda muhafaza ediyoruz. Tüm bunlar yaşam tarzımızın birer uzantısı,” diye anlatıyor tekne sahibi. Tek amaç elbetteki sağlıklı yaşam değil, zira tekne sahibi gözlem alanında oturup manzaraya karşı vakit geçirmekten de keyif alıyor.
Yatın güvertesindeki oyuncaklar herhangi bir 40 metrelik yatta olduğundan çok daha fazla. Hollandaki firma Madera’nın inşa ettiği bir çift MR650 RIB, kaptan köşkünün bulunduğu güvertede yer alıyor. 15 metrelik bir MR1300 de yedeklenmiş. Bu RIB’lerin hepsi siyah gövdeli. “James Bond’un Q’dan ürün seçmesi gibi,” diyor Mertens. “Her şeyin siyah, sağlam, dayanıklı, maskülen ve su geçirmez olması gerekiyordu. Tekne sahibinin sportif yaşantısını yansıtmalı, okyanuslara açılmalı, çılgınlıklar yapmalı ve aynı zamanda güvenilir olmalıydı.”Büyük boy RIB hızını 45 knot’a kadar ulaştırabiliyor ve uzun günlük seyirlere çıkabiliyor. Bir tuvaleti ve güneşlenme minderleri bulunan RIB’de SeaBob’lar, bisikletler ve kayaklar için de yer mevcut. Mürettebattan Bevin de Lange, daha önce bir RIB’i karaya yanaştırırken hiç bu kadar ilgiyle karşılaşmadığını belirtiyor. “Herkes bizim FBI mı, yoksa CIA mi olduğumuzu öğrenmek istiyor.”
Geçen yaz Nova Scotia’da seyreden mütevazı explorer yat, yeni yıl döneminde de Karayipler’e doğru açıldı. Avrupa’yı geçmeden önce Küba da gidilecekler arasında. Esasında bu aile tekneyle beraber onun misyonunu da satın almış oldu. “Eşimin ya da çocukların nasıl tepki göstereceğini bilmiyordum ama kelimenin tam anlamıyla bayıldılar. Çocuklar kendilerini evde hissetmeye, koltukların üstünde zıplamaya devam etti. RH3 beklentilerimizin de ötesinde bir megayat oldu aslında. Tıpkı benim gibi ailem de son derece meraklı yapıya ve bol miktarda enerjiye sahip. Bazı insanlar tatile gideyim de bir güzel uyuyayım der ya, biz bunun tam tersini yapıyoruz.” Gezi planı şekillenirken, 2017 sonbaharına kadar ailenin uzun miller katedeceği tahmin ediliyor. Rotaları nasıl mı? Megayatı için on yılı beklemeyi göze alan tekne sahibi gezi planlarında da acele edeceğe benzemiyor.
Comments are closed