İngiliz Pearl Yachts, 29 metrelik modeli Pearl 95 ile süperyat dünyasına hızlı bir giriş yaptı. 2018’de Cannes’da tanıtılan ve en iyi yerleşim ödülünü alan yat, Monako’da tasarımcıları eşliğinde boy gösterdi.
Yazı – Esra Makara
Fotoğraf – Pearl Yachts arşivi
Eylül 2018’de Monako’da güneşli havaların hakim sürdüğü bir gün, limanda bağlı duran Pearl 95’e doğru ilerlerken hem neşe hem de tuhaf bir heyecan içindeyim. Neşeliyim çünkü İngiliz marka ile ilk defa tanışacağım. Heyecanlıyım çünkü bu tanışma esnasında tasarımcılar Bill Dixon ve Kelly Hoppen da bize eşlik edecekler. Buluşmaya geç kalmamak için adımlarımı hızlandırıyorum ki, yatın ana güvertesinin havuzluğunda bekleyen Bill Dixon ile göz göze geliyoruz. Bu, motoryat alanında Azimut ve Peri gibi markalarla, yelken alanında da Moody Yachts gibi isimlerle çalışan İngiliz tasarımcı ile ilk kez bir araya gelişim. Sözü bir şekilde şimdiye kadar yaptığı ve şu anda üzerinde çalıştığı projelere getirmek istiyorum. Ancak, Pearl Yachts’ın 29 metrelik amiral gemisi 95’in detaylarını görünce laf lafı açıyor ve biz yalnızca Pearl 95’i konuşuyoruz. Çünkü, Dixon’ın 2018 Cannes’daki World Yacht Trophies kapsamında en iyi yerleşim ödülüne layık görülen bu yat hakkında anlatacağı çok şey var.
Dixon söze, “Pearl motoryatları sportif tarzı, alabildiğine hacimli iç mekanlarla birleştiriyor,” diyerek başlıyor. Sonra yatın iç mekanlarını hayranlıkla anlatmaya koyuluyor. “95’i tasarlarken yarı yükseltilmiş kaptan köşkü tasarımını sportif bir yaklaşımda sunabilmek biraz mücadele gerektirdi. Bunu yaparken iç mekan genişliğinden ödün vermemeye büyük özen gösterdik. Ancak gördüğünüz üzere, iç yaşam mahallerindeki kıvrımlı noktalar dış tasarımla örtüşüyor. Mobilyaların duruşuna ve birbiriyle uyumuna bir bakın,” derken Dixon’ın birdenbire iç mekanları övmeye başladığına dikkat ediyorum. Öyle ama, yatın yalnızca dış tasarımı Bill Dixon ve ekibine ait değil miydi? Emin olmak için hızlıca notlarıma göz gezdiriyorum. Evet, dış tasarım Bill Dixon ve iç tasarım Kelly Hoppen imzalı. Dixon bu şaşkınlığımı anlamış olacak, “Biz Kelly ile çok iyi bir işbirliği içerisinde ilerledik. Bizim dışarıda vurgulamaya çalıştıklarımızı onun iç mekanlara ustalıkla taşımış olmasına hayranlık duyduğumu belirtmeliyim,” diyor.
Pearl Yachts, bu yeni modeli ile birlikte 65 ve 80 modellerini de içeren serisini büyüterek süperyat pazarına bir adım atmış oldu. Bütün modellerini, özellikle de Pearl 95’i semi-custom üretmeyi planlıyorlar ki, Bill Dixon bu tip bir çalışmanın yat sahiplerine ayrıcalık tanıdığının ve bir yandan da tasarımcıları özgürleştirdiğinin altını çiziyor. Tasarımcıya göre bu yatın alametifarikası cam kullanımı ve mekandaki minimalist yerleşim sayesinde alanın olduğundan da geniş hissediliyor olması…
Monako’nun güneşli havasında Dixon ile konuşurken bir yandan da yatın dış mekanlarını geziyoruz. Güneşlenme güvertesi o günün havası için ideal… Şöyle bir etrafıma bakıyorum, güvertede neredeyse 15 kişi kadar varız. Hemen hemen herkes oturur vaziyette. Kokteyl havası da olduğundan bir yandan da servis yapılıyor. İki kişi konuşurken kalabalığın varlığından pek etkilenmediğimizi de söylemeliyim. Megayatın bu güvertesinde genişlik hissini yaşıyoruz. Bir yemek masası da bulunan oturma alanları, kıç taraftaki güneşlenme minderleri ve jakuzi yatın neden Batı Akdeniz’de bu kadar sevildiğini anlatıyor. Hardtop sayesinde rüzgar ve güneşin üzerimizdeki etkisi de çok olmuyor. Bir lavabo, barbekü, buzdolabı ve buz yapıcı güvertedeki konforu artırıcı detaylar arasında… Dış mekanlardaki konforun bir kısmı da ana güvertenin havuzluğuna taşınmış. Sürgülü cam kapılarla iç mekanla bütünleşen, bir wet-bar ile sekiz kişilik yemek alanı içeren bu havuzluk, hiç şüphesiz seyir halindeyken konukların en önemli buluşma noktası… Fakat bir dış mekan daha var ki, Dixon bunu biraz da sürpriz olarak nitelendiriyor. Ona göre bugünlerde Akdeniz’de seyreden bir megayat sahibinin önemsediği iki detay var: depolama alanları ve denize açılan bir platform. Depolama alanının dikkate alınma nedenlerinden biri denizde sınırsız eğlence imkanı sunan oyuncakları saklayabilme isteği. Yüzme platformun değeri ise kullanışlı olmasından ileri geliyor. Bill Dixon, yatın yüzme platformunun büyüklüğü ve kıç tarafın da açılabilir olması sayesinde çok daha büyük yatlarda bulunana benzer bir beach club elde edildiğinden söz ediyor.
Yatın iç mekanlarına gelindiğinde ise, dış yaşam mahalleriyle arasında o ana kadar konuştuğum herkesi haklı çıkarır bir uyumun söz konusu olduğunu görüyorum. Tasarımcı Kelly Hoppen’ın dış ve iç mekan arasında bir akış yakalama çabası ufak ayrıntılarda dahi kendini gösteriyor. 95’in ana salonunda ilk olarak göze çarpan detay, tavandan zemine kadar uzanan kapılar oluyor. Zira bu kapılar açıldığında güvertede açık bir plan elde edilmek istenmiş. Bunun verdiği ferahlık hissine L şeklindeki oturma grubu ile sekiz kişilik yemek masası da görünümleri itibarıyla katkıda bulunuyor. İç mekandaki bu uyumu sorduğumda Kelly Hoppen ilgiyle karşılık veriyor: “Gördüğünüz bu yaşam alanlarında yat tasarımının geleneksel çizgilerini bugünün modernliğiyle harmanlayarak ortaya koymaya gayret ettik. Koyu ahşap tercihi ve metal detaylar modern günün şıklığını yansıtırken megayata zamansız bir duruş da kazandırıyor. İç mekanların zemininde mat finişi tercih ederken, duvarlarda göze çarpan bir tezatlık yakalayabilmek adına çok ışıltılı bir cila kullandım.” Salonun sancak tarafında duran yuvarlak bir sandalye tıpkı bir kelebek kozasını andırıyor ve bu özelliğiyle insanı kendine çeken bir sıcaklığa sahip. Hoppen da bu konuda benimle aynı fikirde… “Sandalye gibi günümüz tarzını kıvrımlı detaylara yansıtırken, eski ve yeni arasındaki tezatlığı beraber kullanmaktan çekinmedim. Nötr duran kumaşlar ve kadife parçalar ile mekanı biraz yumuşattım,” diye anlatıyor. Yazının devamı Boat International Türkiye dergimizin 8. sayısında…
Comments are closed