Pernod Ricard Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Türkiye CEO’su Selçuk Tümay, zamanının çoğunu değişken, inişli çıkışlı süreçleri yöneterek geçiriyor. Yoğun temposundan mola aldığı bir günde, Pendik Marina’da buluşup kendisini bu stresten uzağa, başka bir dünyaya götürüyoruz.
Sosyal medyada paylaştığınız bir fotoğrafın altına şöyle bir not düşmüşsünüz: “Şartları değiştiremesek de olaylara vereceğimiz tepki elimizde. Sakin ol, plana sadık kal, gülümse ve oyuna kaldığın yerden devam et.” Pernod Ricard gibi dünyanın önde gelen şirketlerinden birinde CEO’luk görevini yürütüyorsunuz. Başarılı olmanın en büyük anahtarlarından biri soğukkanlı olabilmek mi? Bu doğuştan gelen bir özellik mi, yoksa tecrübeyle kazanılabilir mi?
Yapı olarak sakin birisiyim. Dolayısıyla büyük ölçüde doğuştan diyebilirim. Öte yandan uzun süre üst düzey yöneticilik tecrübesi de bu özelliği pekiştiriyor. İş hayatı, özellikle benim görev yaptığım Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Türkiye bölgesinde koşullar çok değişken, ekstra inişli çıkışlı olabiliyor. Şartların hızlı değiştiği bu tür ortamlarda sakin kalarak sağlıklı bir durum değerlendirmesi yapmak ve ekibe de bu şekilde örnek olmak çok önemli.
Pandemi süreci tüm dünyada, olayların kontrol dışı geliştiği bir dönem oldu. Ve aslında sizin de dediğiniz gibi pek çok anlamda sakin kalmayı başarmaya çalıştığımız uzun bir dönem. Pernod Ricard olarak bu süreçte nasıl bir yol haritası çizdiniz?
Pandemi döneminde kendimize üç öncelik belirledik. İlki çalışanlarımızın sağlığını korumaktı. Evde çalışma modelini çok hızlı hayata geçirdik. Öte yandan müşteri ilişkilerinin devamı adına satış ekiplerimizin sahada olması çok önemli, en çok zorlandığımız konu da bu oldu. Satış ekiplerimizin tüm sağlık tedbirlerini alacak şekilde görevlerini yapmalarını sağladık. İkincisi, ticaretimizi devam ettirmekti. Bizim karlılığımızdan ziyade hem tüketicilerimizin bu özel dönemdeki ihtiyaçlarını karşılamak hem de müşterilerimizin karlılıklarının devam etmesini sağlamak önceliğimizdi. Tüm çalışanlarımızın özverili çabalarıyla amacımıza ulaştık. Üçüncü olarak da bu durumdan olumsuz etkilenen sektör çalışanlarına nasıl yardımcı oluruz düşüncesinden yola çıkarak, sosyal sorumluluk projeleri yapmak istedik. Bu konuda 3.000 sektör çalışanına maddi anlamda birebir dokunduk. Devletimizin yardım kampanyasına destek olduk. Faaliyeti duran işletmelere borç ertelemesi konusunda yardımcı olduk, hatta kapalı olan işletmelere nakit yatırım yapmaya devam ettik ki gelecekte faaliyetlerini sürdürebilsinler.
İçinden geçtiğimiz dönemin sosyal hayatımız üzerinde olumsuz etkileri oldu. Kapanan yeme-içme mekanları, eğlence hayatının sekteye uğraması, turizm sektöründeki daralmalar içki sektöründeki dinamikleri değiştirdi diyebilir miyiz?
İçki sektöründeki en büyük değişiklik tüketimin eve kayması oldu. Daha önce ev dışında alkol tüketenler, kısıtlamalar süresince tüketimi evde yaptılar. Bir de seyahat kısıtlamaları sebebiyle duty free’den alışveriş yapamayanlar, iç piyasada bakkal ve marketlere yöneldiler. Evde tüketimin dışarıya göre daha ekonomik olması ve çok uzun saatler evde kalınması kişi başı tüketimi artırdı. Ayrıca, seyahat gibi diğer harcamaların nispeten düşmesi ve psikolojik olarak insanların kendilerini daha iyi hissetme ihtiyacıyla lüks markalara talep arttı. Biz de bu dönemde artan talebi karşılayabilmek için hem mevcut markalarımızı piyasada bulundurmak hem de yeni bazı markaların lansmanını yapmak için olağanüstü çaba sarfettik. Ekiplerimiz çok uzun mesailer yaptı ve tedarik devamlılığını sağladı.
Sizce her şey sona erdiğinde eğlence hayatında nelerle karşılaşacağız? Ön gördüğünüz değişiklikler var mı?
Gittiğimiz mekanlarda bir süre daha tedbirli olup sosyal mesafeyi koruyacağız büyük ihtimalle. Bu durum gece kulübü gibi yüksek enerjili ortamlara olan talebi bir süre daha erteleyecektir. Ancak daha erken saatlerde hizmet veren mekanların hızla eski düzenine döneceğine inanıyorum. Pandemi dönemindeki iki kapanma ve sonrasındaki açılmalarda gözlemlediğimiz gibi tüketici eski alışkanlıklarına çok çabuk dönüyor. İnsanoğlu sosyal bir varlık. Ülkemizdeyse dışarıda sosyalleşmek çok önemli bir ihtiyaç. Ben pandemi konusunun büyük ölçüde çözülmesi şartıyla, eğlence sektörüyle ilgili son derece olumlu beklentiler içerisindeyim.
Sürdürülebilirliğin, çevre dostu yaklaşımların giderek önem kazandığı, pek çok global şirketin bu konuda belirgin adımlar attığı günümüzde, siz de “Geleceğin Bar Dünyası” isimli önemli bir proje başlattınız. İşletmelerin çevreye verdiği zararı azaltarak, farkındalık yaratmayı amaçlıyorsunuz…
Pernod Ricard olarak, Birleşmiş Milletler’in EducateAll platformu aracılığıyla sürdürülebilir ve sorumlu barmenlik eğitim programımızı hayata geçirdik. Programımızın ismi “The Bar World of Tomorrow”, yani “Geleceğin Bar Dünyası”. Geleceğin diyoruz ama aslında tam da içinde bulunduğumuz bugünlerin dünyasına da çok uygun. Yeme- içme sektörünün pandemiye uyum sağlama sürecinde olduğu şu günlerde, barmen ve bar sahiplerini daha yeşil ve daha sürdürülebilir bir bar dünyası yaratmaya davet ediyoruz. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri doğrultusunda hazırlanan bu programla; taze ve sağlıklı malzeme kullanımı, alkollü içeceklerin sorumlu servis edilmesi, tek kullanımlık plastiğin azaltılması, atık yönetimi ve sürdürülebilirlik gibi, barmenlere yönelik ücretsiz eğitimlerimizle bar dünyasını dönüştürmeyi amaçlıyoruz. Program, Pernod Ricard’ın global bir programı ve sektörümüzde bir ilk. Pandemi döneminde hayata geçirilmesi de çok anlamlı. Birçok sektör çalışanının işsiz kaldığı bir dönemde, onların boş zamanını verimli değerlendirmek adına bu projeyle sürdürülebilirlik gibi önemli bir konuyu gündeme getirmek, sektör, çevre ve ekonomi için çok değerli.
Siz ayrıca House of Brothers üyesisiniz. House of Brothers, İskoçya ve viski kültürü üzerine kurulmuş bir centilmenler kulübü. Yani arkasında epeyce hikayesi ve mazisi olan kültürler. Sizi en çok hangi açılardan cezbediyor?
Aslında House of Brothers, 2016’da kurulan “Brothers” platformunun uzantısı. Amacı viskisever kadın ve erkek üyeleri İskoç kültürü ekseninde buluşturmak. Viski, üretiminden kültürüne çok uzun tarihi olan, çok özel bir içki. Her zaman prestij, lüks, başarı ve gücü temsil etmiş. Geçmişte her ne kadar erkeklerle özdeşleşmiş olsa da, günümüzde birçok kadın da “viskisever”. “Brothers” ise kardeşlik, cömertlik ve paylaşım değerleri çerçevesinde hayata değer katmak isteyen, bunu bir yaşam felsefesi olarak gören kişileri buluşturan bir platform. Brothers platformunun misyonu da bu değerleri benimseyen kadın-erkek her yaş grubundan üyelere bu kültürün güzelliklerini anlatmak, buluşma zemini sağlamak. Bu anlamda benim de dünyaya bakış açımla birebir örtüşen ve parçası olmaktan çok büyük keyif aldığım bir oluşum.
Yazının devamı Boat International Türkiye mayıs sayısında.
Keyifli okumalar!
https://dergilik.com.tr/magazine/boat-international-17-0/61496
Comments are closed