İkonik Formula 1 yarışları, devasa süperyatlar, ışıltılı yaşam tarzı, gösterişli Monte Carlo Casinosu… Kuşkusuz bunlar Monako deyince akla ilk gelenler. Ancak acemi turist şaşkınlığından sıyrılıp gerçek bir Monakolu gibi hissetmek isterseniz, takılın peşimize
Son sekiz yılımın belli dönemlerini geçirdiğim Monako günlerimi sizlerle paylaşırken, gözüme çarpan yenilikleri, sosyal yaşamında gözlemlediklerimi de mümkün olduğu kadar aktarmaya çalışacağım. Bana kalırsa Monako, daha çok görülmesi gereken değil de deneyimlenmesi, yaşanması gereken bir yer. Benim Monako’yu bu kadar sevmemin sebebi yalnızca güneş, deniz değil, bana verdiği huzur aslında. Her gün yüzmek, doğada uzun yürüyüşler yapmak, Belle Epoque binaları eşliğinde dar, eski sokaklarında Grace Kelly misali kaybolmak… Ya da her hafta başı La Condamine açık hava pazarına gidip taze sebze meyvenin yanı sıra rengarenk kesme çiçekler satın almak. Bunlar benim Monako’yu gerçek bir Monégasque (Monakolu) gibi yaşamamı sağlayan, vazgeçemeyeceğim alışkanlıklar.
Ayrıca, kendimi bildim bileli teknede büyümüş biri olarak tam bir deniz tutkunuyum. Bu nedenle buraya her gelişimde kendimi Monaco Yat Kulübü’nün terasına atıyorum. Akdeniz güneşinin parıltısıyla şampanyamı yudumlarken, Port Hercule’deki günlük tekne trafiğine dalıp, Monako’nun cazibesine kapılıyorum. Zaman burada tersine akıyormuşçasına yavaşlıyor. Umarım bu yazımda paylaşacaklarım yalnızca Monako’yu ilk kez tecrübe edeceklerin değil, daha önce defalarca yolu düşenlerin de farklı bir gözle bakmalarını sağlar.
Ne yapılır?
› Sabahın ilk ışıklarıyla Larvotto Plajı’ndan Roqu- ebrune-Cap-Martin’e doğru uzanan sahil şeridinde, dalga sesleriyle koşuya çıkmak güne enerjik başlamanızı sağlayacak.
› Doğada uzun yürüyüş sevenlere iddialı bir önerim var: Tête de Chien. Cap d’Ail’den yaklaşık iki saat süren tırmanış sonrası, 360 derecelik nefes kesici Monako manzarası içinizi açacak.
› Oşinografi Müzesi’nde 18 Temmuz’da başlayacak interaktif Immersion Great Barrier Reef sergisini kaçırmayın. Okyanusun derinliklerine dalacak, büyüleneceksiniz.
› Klasik otomobil meraklıları Prens 3. Rainier’in 100’e yakın klasik otomobil koleksiyonunu Prenslik Sarayı’nda görebilir. Rolls Royce, Facel Vega, Delage koleksiyondan sadece birkaçı.
› Dünya’nın en ünlü meydanlarından olan Casino Meydanı’nda bugüne kadar birçok film çekildi. Rokoko mimarisinin her detayını görebileceğiniz Casino, sizi gerçek anlamda etkileyecek.
› Bu madde özellikle sanat meraklıları için. Claude Monet, Jean Cocteau gibi sanatçıların eserlerini görebileceğiniz Villa Paloma, Monako’nun en yeni çağdaş sanat galerisi.
Ne yenir?
› Organik ye, aktif yaşa felsefesiyle yola çıkan Eola’da, avokado tost eşliğinde kahvenizi içerken, yan masanızda Formula 1 Ferrari Pilotu Charles Leclerc ve kız arkadaşına denk gelmeniz olası.
› Son zamanlarda popülerleşen, otantik Yunan mutfağına modern bir dokunuş Gaia. Şef Izu Ani ve şef Orestis’in hazırladığı mekanın bugünlerdeki en iddialı lezzetleri nefis Yunan salatası, kavrulmuş beyaz peynir ve çipura carpaccio.
› Monako-Ville’deki şirin mi şirin La Montgolfié- re’de, güzel bir şarapla Fransız-Japon füzyon mutfağının keyfini çıkarın. Lafı gelmişken, sahipleri de şahane insanlar.
› Monakoluların sır gibi sakladığı Le Pinocchio’yu takdimimdir. Ev yapımı taze makarnaları harika. Akşam yemeği için aklınızda olsun.
› Hotel De Paris’in panoramik Akdeniz manzaralı restoranı Le Grill öğle yemeği için ideal. Dillere destan devasa suflesi iştahınızı kabartacak.
Son zamanların en popüler mekanlarından biri de Gaia. Şef Izu Ani ve Orestis’in hazırladığı menü, Yunan mutfağına modern bir bakış açısı getiriyor
Nerede kalınır?
› 158 yıllık Hotel de Paris, Côte d’Azur ihtişamı ve prestijinin sembolü. 53 odalı, beş yıldızlı Hotel de Paris’de, Monako’nun en zengin sakinlerine rastla- ma şansınız yüksek.
› Larvotto’da konumlanan deniz kenarındaki Monte Carlo Bay Hotel&Resort, tatil köyü havasın- da. Akdeniz güneşinin keyfini çıkarmak, bol bol havuzda yüzmek isteyenler için biçilmiş kaftan.
Ne alınır?
› Öyle bir yer düşleyin ki, alışveriş yaparken gözünüze de hitap eden pek çok küçük dekorasyon objesi olsun. Work in Progress tam da böyle bir yer. Tabaktan şamdana, her türlü modern tasarım ürününü bulabilirsiniz. Benim favorilerim ışıl ışıl parlayan, rengarenk kadehler.
› Bulvarlarda gördüğünüz acı portakalların ziyan olmaması için toplanıp lezzetli narenciye likörlerine dönüştürüldüğü L’Orangerie’den likör almadan dönmeyin. İsterseniz fabrikadaki özel turlara katılabilir, likör yapımını en ince detayına kadar öğrenebilirsiniz.
› Le Tea Shop’ta Çin, Japonya ve Taiwan’dan gelen yaklaşık 130 çeşit çay var. Özellikle Earl Grey ve tatlı bir bisküvi olan Fougasse’den esinlenen anason-portakal çiçeği suyu karışımından yapılan Monako, çay müdavimleri için bire bir.
Le Tea Shop’ta yaklaşık 130 çeşit çay var
Nerede eğlenilir?
› Dünya’nın en görkemli partilerinin yapıldığı Monako’da, jetsetter gibi hissetmek isterseniz bilmeniz gereken adresler var. Canlı müzik seviyorsanız ve biraz da Monako’nun ruhunu yaşama peşindeyseniz, Hotel De Paris’in içerisindeki Amerikan Bar’da, caz müziğin akışına bırakın kendinizi.
Bir de mekanın klasiği olan La Roseraie kokteyli ısmarlayın.
› Monako’nun nabzı hızlı atan mekanı Sass Cafe’de harika DJ performansı eşliğinde sabahın ilk ışıklarına kadar eğlenin. Rezervasyon yapılması gerektiğini hatırlatmak isterim.
› Şampanyanın su gibi içildiği, havai fişeklerin gökyüzünü aydınlattığı, Bob Sinclar gibi ünlü DJ’ler eşliğinde sabaha kadar dans edilen Jimmy ́z’de, kendinizi bir yıldız gibi hissedeceksiniz.
› Bu arada Monte-Carlo Bay Hotel&Resort’un klasikleşen havuz başı partileri kesinlikle kaçırılmamalı. Şarkıda da söylediği gibi, her yer mavi, her şey güzel.
Çılgınca ve çok fazla.
Yazı Simla Jasmine Cebli
Comments are closed