Pardo 38 ile seyre çıktığımız bu İstanbul gününde, hava buz gibi, rüzgar yüzümüze yüzümüze çarpıyor ancak seyir böyle havalarda nedense çok daha eğlenceli. Kıyıdan uzaklaştıkça keyfimiz artıyor, kahkahalara karışan sohbet giderek koyulaşıyor.
Mojo Yachts kurulduğunda “Yaşam tarzı, lüks hizmet ve otelcilik anlayışını bir araya getiren bir yat kiralama şirketi” olarak tanıtmıştı kendisini. Altını özellikle çizdiğiniz bu yeni hizmet anlayışı nedir?
Ben aslında otelciyim. Mojo ise bu sektörde hissettiğim bir boşluk üzerine kurulan bir şirket. 15 yılı aşkın süredir, zincir know-how’larıyla uğraştıktan sonra, bu deneyimi ülkemizdeki denizlerde yaşatma hedefinde olduğumuz bir şirket. Kısa dönem kiralanabilen, her şey dahil fiyat verdiğimiz, hiçbir şeyden endişe duymadan, profesyonel kaptan, mürettebat, barmen/ deckhand’lerle, aslında otelci bir ekiple seyre çıktığınız bir deneyim. Pardo 38 ve 43, filomuzun ilk iki gözdesi. Bu tekneler süperyat tender’ları. Yani 50-100 metrelik teknelerin oyuncakları, tedarik tekneleri olarak tanımlayabiliriz. Bu teknelerle keyifli bir gün yaşamak ya da hafta sonunu geçirmek, macera gibi zaten. Miami, Cannes, İbiza ve İtalya’da bizim yaptığımıza benzer uygulamalar var. Fakat bizim farkımız şu ki; biz bir deneyim satıyoruz. Bunu da gerçekten iyi markaların tekneleri ve marka bir ekiple yapmaya çalışıyoruz.
Mojo Yachts olarak, Boğaz’da, Bodrum ve Göcek’te günlük geziler düzenliyor yanı sıra da bazı özel turlar organize ediyorsunuz. Yakın dönem için yenilikler var mı aklınızda?
Biz daha çok otel concierge’leriyle çalışıyoruz. Ülkemizdeki global otel zincirleri ve güneydeki yerel
otellerimizin çözüm ortağı olmaya gayret ediyoruz. Bunun yanı sıra yakında üzerinden her
şeyi rezerve edebileceğiniz bir uygulama geliyor. Böylece hangi lokasyonda hangi teknenin müsait olduğu görülebilecek. Kendimiz işletmediğimiz tekneleri charter yapmıyoruz. Özellikle lüks otellerden çok fazla talep aldık bu yaz. Bodrum’da da, Göcek’te de teknelerimiz neredeyse hiç durmadı diyebilirim.
Siz aslında İstanbul’un en ikonik şehir otellerinden biri olan Gezi Hotel Bosphorus ile lüks hizmet anlayışına aşinasınız. Yine de misafirlerinizi memnun etme açısından sorarsak dikkatinizi çeken belirgin farklılıklar var mı?
Aslında bir fark yok. İyi hizmet ve yanında doğru ürünle yanlış yapmak zorlaşıyor. Siz yeter ki içini doldurun. O ruh, kültürle birlikte yüksek çıtada hizmet verebilme kapasitesine sahip olun. Kime ne satacağınızı, müşterinizin kim olacağını bilmelisiniz. Ona göre doğru otel, doğru yatırım, doğru tekne, gerisi geliyor. Hedef müşteri onu buluyor.
Türkiye’de sizce lüks hizmet anlayışında hangi noktadayız? Bunu yalnızca yatçılık değil otelcilik açısından da değerlendirirseniz neler söylersiniz?
Bu konuda duygusallaşabilirim. Bizdeki lüksle başka yerdeki lüksün tanımı farklı.Yeni dünyada da bence pandemi ve bu yaşadığımız dönemden sonra çok hızlı şekilde evrildi ve evrilmeye devam edecek. Lüks insanı yormamalı artık. Lüks belki de sadelik. Ama tabii ki zincir otelcilik, marka vs. konularına girince, yine iyi hizmet, doğru personel diyeceğim. Bizde okul yok. Otelcilik, denizcilik ve turizm diyorlar ama aslında hepsi aynı kapıya çıkan bir kültür. Avustralyalı çocuklar, İngiliz ve Yunan gençleri denizcilikte inanılmaz paralar kazanıp, sektöre de katkıda bulunabiliyorlar. Bizde bir standart yok. Aslında dünyada üst standartları belirleyen birçok çıta var ama bizde bunu bilen okul bile yok ne yazık ki.
Halihazırda ülkemizdeki lüks yatçılık hizmetleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz peki?
Ülkemizde inanılmaz büyük yat şirketleri var ama maalesef günümüzde nasıl tüm oteller basit bir “booking.com” sisteminden sergilenebilir ve satılır duruma gelebiliyorsa sektörün de bu platformlara çıkma vakti geldi hatta geçiyor. Açıkçası Türkiye’de birçok tersanesi olan, bu tür işler yapan dostlarım var. Müthiş işler yapıyorlar ancak daha gidilecek çok yol var gibi. Mesela aynı zincir oteller gibi, global tekne kiralama acenteleri var. Bunlar haftalığı 100 bin Euro’dan 1.5 milyon Euro’ya kadar işler yaratabiliyor ve bu durumu bir otel gibi yönetebiliyorlar. Biz neredeyiz sorusu da bunun içinde gizli.
Hatta bu noktada sevdiğim, yakın bir dostumdan örnek vermek isterim; TWW Yachts’ın temsilcisi Vedat Kohen tıpkı bir otel müdürü gibi, Türkiye’de charter ettiği her teknede bu lüksü ve standardı oluşturmaya çalışıyor. Temsil ettiği şirket gerçekten de global çizgide. Hizmet, kalite ön planda. Aynı global otel zincirleri gibi, dünyada, potadaki charter şirketleri bunlar. Hatta detaylar bir otelde olabileceğinin neredeyse iki misli. Bir tekneye haftalık 150 bin Euro ödenen bir tatil düşünün. İnanın bu standartları tutturmak zor. Türkiye’de lüks otel hizmeti kalitesinde, dünya çapında kabul gören, mevcut kaç charter teknesi var? Siz düşünün. Ege ve Akdeniz suları paha biçilemez. Ama biz daha hangi noktadayız…
Size dönersek, denizle olan yakınlığınız nasıl başladı?
Önce ailemin ilgisi, benim merakım, imkanlar… Babamın motorlu araçlara olan tutkusu, otomotiv ve yedek parça geçmişi. Tümünün etkisi var. Hep hayal olan işler, turizm-otelcilik birikimiyle de artık bir işe dönüşüyor sanırım. Ancak en çok da tutku tabii. İnsanın olmazsa olmazı haline gelen bir özgürlük bence deniz.
Sizin şahsi tekne seçiminizde neler başrolde? Olmazsa olmazlarınız var mıdır?
Bence herkes temelden başlamalı, suya dokunmalı, rüzgarı bilmeli, yelkenle mesafeler katetmeli. Bu aşk böyle başlıyor. Tabii ki sonra seçimler devreye giriyor. Benim de ilerisi için hayalim, 25 metrelik bir yelkenlide, ailemle birlikte seyir yapmak diyebilirim.
Bu sektörün içinde biri olarak, mutlaka takip ettiğiniz markalar vardır.
Sektördeki markaları takip etmek gerçekten çılgınca ama belli başlı markalar gerçekten hem mimari, hem teknoloji hem de inovasyon konusunda akıl almaz şekilde çığır açıyorlar. Benim en favori markalarımı ise Princess Yachts, SanLorenzo, Pardo, Itama Yachts, Riva Yachts ve Ferretti Yachts olarak sıralayabilirim. Ayrıca spor deep-V tekneleri de tercih ediyorum. Ege’nin ilacı bu bence.
Sizin kendiniz için kafanızda canlandırdığınız, hayal ettiğiniz bir “rüya tekne”niz var mı?
Yaklaşık 25 metrelik bir yarış ve gezi teknesi.
CAN ATAY KİMDİR? |
Uzun yıllardır, Gezi Hotel Bosphorus çatısı altında, otelcilik sektöründeki deneyimiyle tanınan Can Atay, ABD’deki Bryant University’de işletme ve finans eğitiminin yanı sıra siyasal bilimler ve halkla ilişkiler üzerine de öğrenim gördü. 2020 yılında kurduğu Mojo Yachts ile otelcilik sektöründeki tecrübelerini, yaşam tarzı ve lüks hizmet anlayışıyla bir araya getirerek, bir süredir ülkemizdeki denizlerde de hayata geçiriyor. |
Yazı Begüm Nalbantlı
Fotoğraflar Savaş Yılmaz
Comments are closed