Yepyeni bir yata sahip olma fikri herkese cazip gelmez. Tarihçi James Evans bize, sahiplerinin çabalarıyla uçurumun kenarından döndürülen, dünyanın en hayranlık verici yatlarından bazılarını hatırlatıyor.
Restorasyon deyince akla iki sihirli özellik gelir: Bakımsız haldeki bir şeyi kurtarma ve onu yeniden
orijinal haline döndürme ustalığı. Yat sahiplerinin bu sürece kendilerini kaptırmamaları neredeyse imkansızdır. İngiliz denizci Tracey Edwars sonradan Maiden olarak adlandırdığı yatı için de benzer süreçlerden geçiyor ve onu ilk gördüğünde aşık olduğunu anlatıyor. Bu duyguyu birçok yat sahibi kolayca anlayabilir. Bir zamanlar muhteşem olan bir şeyi kurtarmak, nostaljik ve romantiktir. Özellikle, belki de en parlak dönemi, günümüze kadar kalan yazılı kaynaklar ya da fotoğraflarla kaydedildiği için… Ve aslında başka birçok şey için söylenebilecekken, “enkaz” kelimesi nedense en çok tekneleri çağrıştırır. Restore edilen enkaz, şüphesiz artık enkaz değildir. Fakat bundan sonra her zaman eski halindeki gibi olacak ve bu gerçek de onunla denize açılanlar için bir gurur kaynağı olarak, teknenin tarihinde kalmaya devam edecek.
Atlantide
1930 yılında inşa edilen (şimdiki adıyla) Atlantide şu an 90’lı yaşlarda. Üstelik kendisi gibi başarılı refit işlemlerinden geçen pek çok 90’lık tekneye kıyasla, çok daha şen şakrak, hayat dolu. Bu muhterem hanımefendinin şanlı bir geçmişi var. Atlantide, Alfred Mylne tarafından, J Sınıfı’ndaki bir America’s Cup yarışçısı için yardımcı tekne olarak tasarlanmış. 1940 yılındaysa 330.000 adet müttefik birliğini, Dunkirk sahillerinden tahliye eden “Küçük Gemilerden” birisiymiş ve bu da kendisine alışılmamış şekilde Aziz George’un Haçı’nı dalgalandırma hakkını vermiş. Savaş sonrası geçirdiği tamirden sonra, Akdeniz’de 50 yıl geçirmiş ve 1980’li yıllarda şu anki adını almış. 2000 yılından hemen önceyse Atlantide’ın ihtiyacı olan ilave tamirler için hem zaman hem de para harcayan yat meraklısı ve teknoloji yatırımcısı Tom Perkins tarafından satın alınmış. Yat tasarımcısı Ken Freivokh, tekneyi görmek için Perkins ile Malta’ya seyahat ettiği projeyi büyük ilgiyle hatırlıyor. Malta’ya gittiğinde dehşete kapılmış. Yatın durumunun çok kötü, kısmen terk edilmiş olduğunu hatırlıyor: “Dalış teknesi olarak kullanılıyordu.
Ayrıca teknenin zarif şiyer hattını mahveden ve onu ‘çok garip’ gösterecek şekilde üzerine koruma üst yapısı konulmuştu.” Fakat hemen görebildiği şey yatın bunların altında yatan güzelliği ve potansiyeli olmuş. Ancak yat büyük bir restorasyona ihtiyaç duyduğu, iskeletindeki kaplamaların yaklaşık yüzde doksanının restore edilmesi ya da değiştirilmesi gerektiği için Freivokh tamamen yeni ve daha uygun üstyapı inşa eden bir alüminyum işleyicisiyle irtibata geçmiş.
Freivokh ve ekibine sıra dışı girdiler ve neyin yapılması gerektiğini düşünüyorlarsa onu yapma izni (ve para) verilmiş. Yat yenilemenin standart gereksinimlerine ilaveten, ekibin elinde sıra dışı tablolar ve antika eserler varmış. İlaveten yatı ve yatın yapıldığı dönemi tamamlayan art deco tarzında sanat eserleri de sipariş etmişler. Tekne ve içindekiler kendisinin şu an hatırladığı kadarıyla “tepeden tırnağa yüzen en sıra dışı yat” olabilirmiş. Bu büyük fakat reddedilmesi zor bir iddia. Perkins’in 2016 yılının Haziran ayında vefat etmesinden sonra Atlantide, teknenin sahiplerinden bir diğeri olan J Sınıfı tekne Hyperion ile birlikte Hanuman’ı da inşa eden Amerikalı teknoloji yatırımcısı Jim Clark tarafından, Hollanda’da bulunan Royal Huisman’a gönderilmiş. Geçmişindeki tüm iniş çıkışlara rağmen 2030 yılında kutlayacağı yüz yaşından sonra da Atlantide’ın geleceği güzel görünüyor.
Western Flyer
2021’i kötü bir yıl olarak düşünebiliriz, fakat 1940 yılında Nazi Almanyası Norveç’i işgal etti ve ileride Nobel ödülünü kazanacak olan John Steinbeck’e göre dünya gerçekten de cehennemi yaşadı. Bu düşmanlıklardan uzak bir yerde, bir önceki yılın hem övgüsünü hem de yergisini alan Gazap Üzümleri’nin yazarı Steinbeck, Meksika ve Kaliforniya’nın sahilleri boyunca gezerek Kaliforyina Körfezi’ne ulaştı. Orada umduğu üzere koskoca dünya gözden düşmüştü. O zamanlar ismi Western Flyer olan, sardunya balıkçılığı için kullanılan gırgır teknesinde, tayfayla birlikte batıklar ve tutarsız akıntılar hakkında tartışmalar yaparak, deniz hayvanlarını inceleyip toplarken, gel-git havuzlarının ve cirit atan türlerin müthiş güzelliklerine hayran kaldılar. Gördükleri şeyler diğer yerdekilerden daha fazla sokuyor, acıtıyor ve ısırıyordu. Bölge sert, düşman ve öfke doluydu.
“Cortez Denizi’nden Günlük” adıyla yazılan kitap, büyük ölçüde Steinbeck’in devam eden ününün bir sonucuydu. Macera edebiyat folkloruna girdi ve teknenin ününe ün kattı. O dönemden günümüze kadar geçen yıllar içinde Western Flyer tüm balıkçı tekneleri gibi deniz canlılarının nüfusu yer değiştirdikçe ve azaldıkça deniz canlılarının avının peşinde oldu (farklı türde deniz canlıları sıklıkla oldukça farklı yerlerde avlanıyordu) Kuzeye veya güneye doğru levrek, kral yengeci, somon. Aslında Western Flyer’ın hikayesi, Pasifik batı sahili balıkçılığının ve daha geniş planda insanlığın hikayesidir denilebilir. Zaman zaman Rechristened Gemini’ın mülkiyeti anlaşılmazdır. Değişmeyen çağrı kodu olan WB4044 ile tanınan tekne, boyası dökülmüş, çamura bulanmış, yosun ve çürüyen kerestelerle kaplı hayalet gemi haline dönüşmüştü. En az iki kez batmış olan tekne tamamen denize elverişsiz haldeydi ve her seferinde restorasyonun fiyatı artmıştı.
Vagrant
Yüz yaşını çoktan aşan Vagrant (1913 yılında Birinci Dünya Savaşı’nın arifesinde inşa edildi.) hala su üstünde olan en yaşlı yatlardan biri. Bu yattan daha yaşlı olan çok az sayıda insan var ve ayrıntılı olarak yeniden donatılan Vagrant’ın bu insanlardan daha fazla yaşayacağı hemen hemen kesin görünüyor. 2017 yılında yat, Hollandalı restorasyon tersanesi Royal Huisman’da neredeyse iki yıl süren büyük bir refit geçirmiş. Yatın sahibinin talimatı Vagrant’ın yüz yıl daha ayakta kalmaya hazır olmasıymış. Ne söylenebilir ki? Bu aslında imkansız değil. Uzun zaman önce, Vagrant’ın tasarımcısı Nathanael Greene Herreshoff, 19. yüzyılın sonlarından 1930’lu yılların başlarına kadar America’s Cup’ı domine etmişti. Hem bir tekne yapımcısı, hem de sıklıkla denizcilik yapan birisi olan Herreshoff, Ulusal Denizcilik Onur Listesi’ne girmiş ve en az bir kez America’s Cup’ta yat kullanmıştı.
Vagrant, meşhur Vanderbilt ailesinden gelen Harold Vanderbilt için yapılmış. Herreshoff, William Randolph Hearst, John Pierpont (JP) Morgan, Jay Gould gibi finans dünyasının ağır topları için tekneler üretmiş. Ev gibi olan yatlar, zenginlik ve başarının sembolüymüş (ve halen de öyleler) ve Herreshoff’un yatları en iyisiymiş. Şu an göreceli olarak yeni mülkiyet altında bulunan ve en çok saygı duyulan yüzer durumdaki klasik yatlardan birisi olan Vagrant, önceki ihtişamını kazanması için restore ediliyor.
Çelik gövdesi esaslı bir çalışma gerektirdi. (paslanan bölümlerin kumlanması bazı plakaları fazlaca inceltti ve bu plakaların değişmesi gerekti.) Fakat teak ağacından yapılmış iç kısmı, güzel, sert, koruyucu yağlar açısından zengin, çürümeye dayanıklı ve biraz eğilmeye eğilimli teak ahşabının denizcilik ortamı için en iyi doğal malzeme olması unvanını haklı çıkarır nitelikte. Hakikaten de sökülüp incelendiğinde, kabinlerdeki ahşabın büyük kısmı, çok uzun süre geçmiş olmasına rağmen, (orijinal teknede bulunmayan elektrikli aydınlatma, prizler, ısıtma ve klima gibi şeyleri barındırabilmesi için yeniden tasarlanmasıyla) yeniden işlem görebilecek ve kullanılabilecek durumdaymış. Geçmişle kurulan bu net bağlantı bunun aslında geçmişteki tekneyle aynı tekne olduğunu vurgulamaya yarıyor.
Teknenin orijinal halinden ayrı olan diğer kısımlar, örneğin ana yelkenin ve balıkçı yelkeninin iç yelken sarma düzenine sahip olduğu alüminyum direkler, orijinal üreticiye karşı yapılan bir nezaketsizlikten ziyade bir güncelleme gibi görünüyor. Hala eski ismi olan Vagrant ile denizlere açılabilir fakat açıkçası kendisinin sevgi dolu bir evi var.
Cambria
1920’li yılların sonlarında inşa edilen yelkencilik yatı Cambria’nın diğer birçok yat gibi İkinci Dünya Savaşı’nda tahrip olduğu düşünülüyordu. Aslında tamamen unutulmuştu, yalnızca günümüzde gözden kaybolmanın yanında, aynı zamanda tarihsel kayıtlardan da silinmişti. Yatlarla ilgili, Cambria’nın inşasından sorumlu meşhur İskoç tekne üreticisi olan William Fife’nin yazmış olduğu güvenilir bir kitap, Cambria’yı tamamen göz ardı etmişti. Fakat sonra her açıdan Cambria yeniden keşfedildi, tarihteki yerini aldı ve günümüzde de restore edildi. Cambria orijinal olarak, yokluktan çıkıp (Güney Galler’de 13 yaşında okulu bırakmış) zamanının en büyük medya imparatorluğunun sahibi haline gelen ve The Sunday Times, Financial Times ve The Daily Telegraph gibi hala aktif durumdaki iyi bilinen gazetelerin yayıncısı, gazete sermayedarı Sör William Berry için inşa edildi.
Berry’nin yayınları, kendisinin editörüne erişim imkanı olduğu Yachting World isimli dergiyi de içeriyor. İnşasından hemen sonra, Cambria bir yarış kazandı ve sonrasında birkaç yıl için, yılda yaklaşık 50 yarışa katıldı. Güzelliği sıklıkla takdir edildi. (Berry karısına aynı yattan bir tane daha isteyip istemediğini sordu, fakat maalesef karısı bu teklifi reddetti.) Zamanın kuralları Cambria’yı engelledi ve yat kısa süre sonra el değiştirdi. Adı değiştirildi ve 1930’lu yıllarda emekliye ayrılarak, bilinmezliğe, unutulmuşluğa terk edildi. Yatın kabataslak savaş sonrası tarihi, Avustralya’da satın alınmasından ve muhafaza altında tutulmasından önce 1970’li yıllarda yapılan talihsiz bir seyri ve son olarak da Büyük Bariyer Resifi yakınlarında yeniden keşfedilmesini içerir.
Temel yapısı olan çelik iskelet üzerine maun ağacı kaplama sağlam kalmış ve dikkatli tamir işiyle iyileştirilebilir durumdaymış. Elli yıldan daha fazla bir zaman geçtikten sonra yatın İngiliz sularına dönmesi 21. yüzyılda mümkün olabilmiş. 2006 yılında Southampton’da, Kuzeydoğu Amerikan ladininden yapılmış yeni bir yelken direği ve ayrıntılı bir yeniden donatımla, Cambria parçalara ayrılmış ve teknenin pruvası üzerinde çalışmalar yapılmıştı. Cambria’nın, Fife’nin bir yattan beklediği temel gereksinimi bir kez daha yerine getirdiğine dair hiçbir şüphe yok. Yat hem hızlı hem de çekici görünüyor.
Comments are closed