Dünyanın en önemli saat üreticilerinden IWC’nin baş tasarımcısı Christian Knoop ile Watches and Wonders Fuarı’nda buluşmuştuk. Şimdi size detayları aktarma zamanı.
Sıkı bir denizci ve iyi bir sanatçı Knoop, ayrıca hayatımda Hidayet Türkoğlu’ndan sonra fotoğraf çektirmekten bu kadar çekindiğim bir diğer kişi olmamıştı. 2.04 boy beni biraz üzdü. Tasarım yaparken nelerden esinleniyorsunuz diye konuya ortadan girdim. “IWC gibi köklü geleneksel bir markada, her seferinde yeni bir şey bulmak, heyecanlandırmak, şaşırtmak lazım. Öte yandan da markanın DNA’sına sadık kalmak şart, o yüzden işimiz kolay değil. Mesela önünüzdeki renkli saatler 1980’lerden kalma bir genetiğin mirası. Seramikleri işlememiz, kullanmamız onlarca yıl sürüyor, Ar-Ge bizim için çok önemli. Profesyonellere özel saatler üretiyoruz, Top Gun koleksiyonu ve Pilot koleksiyonu bizim için çok önemli. Profesyonel pilotlar, denizciler saatlerimizi kullanıyor, tekniği geliştirmemizde bize en önemi katkıyı sağlıyor. Esinlenirken öğreniyoruz da. Pantone’den renkleri oluşturmamız çok zor oluyor. Çöllerden, kumlardan, denizlerden esinleniyoruz. Mühendislik, tasarım minicik bir çapta birleşiyor”.
Peki ya pilot saatler, IWC denince ilk akla onlar geliyor diyorum, “Evet havacılık bizim için çok önemli, kendimizi havada geliştiriyoruz adeta. IWC Ceratanium üzerinde çok uzun süredir çalıştığımız bir ürün. Renk tonlarını pantone ile ifade ediyoruz, bir yandan da referans noktası oluyor. Renklerimiz, hassaslık, moda, istatistik, sanat hepsi Pantone ile bağıntılı. Özellikle genç müşterilerin biraz daha farklı baktığını düşünüyoruz. 14 yıldır IWC’da olan Knoop, pek çok farklı ürün de tasarlamış sıkı bir sanatçı. Saat dünyasına girmesi IWC ile olmuş ve saatçilik onu heyecanlandırmış. Duygusal işleri seviyorum diyor. Çok fazla hikaye var, alan da üretende heyecanlanıyor.” Ben genelde siyah-beyaz giymem, renk severim” diyor Knoop. “O yüzden renkleri seviyorum”. Pandeminin tasarım aşamasında size ne tür etkileri oldu diyorum, “tasarım ekibiyle biraz ilhamımızı kaybediyor gibi olduk, seyahat, gözlem, birlikte olmak yoktu. Ama ruhu kaybetmemeyi başardık. Telefonda mesajlaşmak asla ama asla birlikte yapılan çalışmaların yerini tutmuyor. Özellikle de bizim gibi duygusal işleri yapanlarda. Dediğim gibi saatçilik duygusal bir iş.
Yazı Volkan Demirkuşak
Comments are closed