Sanayi toplumundan sonra, hızlı nüfus artışı ve kentleşmeyle, doğal kaynaklar uzun yıllar endüstriyel üretim için ucuz hammadde olarak kabul edildi ve hoyratça kullanıldı. Akarsular, denizler, tarım arazileri acımasızca kirletildi. Günümüzde iklim krizi diye altı çizilen dönemeç, yok olmanın eşiğinde olduğumuz yoksun bir dünyanın resmidir
Yazı Piraye Şahinkaya Orhun
“Antroposen” olarak adlandırılan yeni bir jeolojik döneme girerken, iklimin hızla değiştiğini, okyanusların asitlendiğini, biyolojik toplulukların yok olduğunu görüyoruz. Tüm bu değişimler insan hayatında ölçülebilecek bir hızda gerçekleşiyor. “A New Green Deal” bildirisinde belirtildiği gibi; şu anda sistemi jeopolitik yapı belirliyor, oysaki bir yeryüzü politikasına yönelmemiz gerekiyor. Sorun artık ülkeler arasındaki ilişkiler değil. İklim değişikliği ve ekonomik sorunların küresel bir etkisi var.
Canlı türlerinin popülasyonları 1970’lerden beri yüzde 68 azaldı. Dünyadaki sulak alanların yarısı yok oldu. Dünyada 1,1 milyar insanın temiz suya erişimi yok. 1990’dan 2015’e kadar olan süreçte karbondioksit emisyonları yüzde 60 arttı. İklim değişikliğine yol açan sera gazı emisyonlarının ana nedeni fosil yakıtların kullanılması ve bunun yüzde 20’si ormansızlaşma ve ormanların bozulmasından kaynaklanıyor. Dünyada her yıl 10 milyon hektar orman alanı yok oluyor. Bu yılki küresel karbon emisyonları, tarihteki en büyük artışla 1,5 milyar ton olacak.
Dünya nüfusunun en zengin yüzde 1’i, dünya nüfusunun en fakir yarısının iki katından daha fazla karbondioksit salıyor. 2020’de iklim değişikliği, Hindistan ve Bangladeş’te ölümcül kasırgaları tetikledi, Afrika’daki mahsulleri harap eden büyük çekirge sürülerine ve Avustralya ve ABD’de benzeri görülmemiş ısı dalgalarına, orman yangınlarına neden oldu. Jacques Yves Cousteau’nun belirttiği gibi “Tüm yaşamın bağlı olduğu iki temel kaynak olan su ve hava, küresel çöp kutuları haline geldi.” Bilim insanları, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinden korunmak için sıcaklık artışının 1,5°C sınırında tutulması gerektiğini belirtiyor. Bunun için karbon emisyonlarının derhal azaltılmaya başlanması gerekiyor.
Üç derecelik sıcaklık artışı olursa nelerle karşılaşma ihtimalimiz var?
WWF’in 2020 Faaliyet Raporu verilerine göre, biyoçeşitlilik yok olacak. Suya ve gıdaya erişim sorunlu olacak, salgın hastalıklar ve ölümler artacak. Aşırı hava olayları, doğal afetlerin sayısını artıracak, dolayısıyla can ve mal kayıpları artacak. Kuraklık nedeniyle tarımsal üretim imkansız hale gelecek, gıda ve su kıtlığı derinleşecek. Dünya çapında 410 milyon insan şiddetli kuraklıktan etkilenecek. 49 milyon insanın yaşam alanı, yükselen deniz seviyeleri ve selden etkilenecek. Sıcak hava dalgası nedeniyle, savunmasız gruplar hayatta kalmakta zorlanacak. 500 milyon insanın gıda, barınma ve gelir ihtiyacını karşılayan tüm mercan kayalıkları ortadan kalkacak.
Geçen yıl atmosfere salınan 36 milyar ton karbondioksitin yarısı okyanuslar ve bitkiler tarafından emildi. Okyanuslar CO2 emisyonlarının neredeyse 1/3’ünü emiyor. Gezegenimizdeki oksijenin dörtte birinden fazlası okyanustan geliyor, özellikle okyanustaki küçük deniz bitkilerinden. Bir metrekare Neptün otu, iklim değişikliğiyle mücadelede çok önemli rol oynuyor. Bir hektar Amazon yağmur ormanındaki oksijen, miktarına eş değer oksijen üretiyor.
İlerleyen dönemde okyanus ve denizlerimizin durumu ne olacak?
Yine WWF’in 2020 Faaliyet Raporu verilerine göre, okyanusların sadece yüzde 4’ü koruma altında. Son 50 yılda Akdeniz’deki balık popülasyonunun yüzde 34’ü kaybedildi. Dünya genelinde inşaat atıklarının yüzde 70’i okyanusa batıyor. Her yıl 380 milyondan fazla plastik üretiliyor. 2017’den önce üretilen eski plastiğin sadece yüzde 9’u geri dönüştürüldü. Geri dönüştürülemeyen plastikler karada ve denizde birikmeye devam ederek yaşamı tehdit ediyor.
Dünyadaki plastiklerin yüzde 4’ü okyanuslara boşaltılıyor. 2030 yılına kadar 104 milyon metrik ton plastik, ekosisteme girecek. Her yıl okyanuslara sekiz milyon ton plastik atılıyor, bu da her dakika okyanusa bir çöp kamyonu boşaltmakla eş değer. 2025 yılına kadar okyanusta üç ton balık ve bir ton plastik olacak. 2050 yılına kadar balıktan daha fazla plastik (ağırlıkça) olacak. İki deniz kaplumbağasından biri plastik yiyor. Deniz kuşlarının yüzde 90’ının midelerinde plastik var. Her yıl bir milyondan fazla deniz kuşu ve 100.000 deniz memelisi kirlilik nedeniyle ölüyor.
Okyanusları kirletmeye devam edemeyiz. Okyanuslardaki tüm plastiği toplayabilsek bile – ki bunu yapamayız – özellikle plastik parçalar bozulduysa, geri dönüştürmek gerçekten zor. Atıkları gömmek toprağı kirleteceği ve yakmak atmosfere fazladan CO2 emisyonuna yol açacağı için okyanus kirliliğiyle mücadelede, atıkların azaltılması ve geri dönüşüm oranlarının artırılması gerekli.
Yeşil olmak, yatçılık için gelecektir
Endüstrimizde her geçen yıl; süper zenginler için tekneler gittikçe ‘daha büyük ve daha büyük’ oluyor. Çevre dostu sistemler açısından, süperyat dünyası otomotiv sektöründen çok şey öğrenebilir. Norveç’in 2016’da benzinli araç satışını yasakladığı haberi pek tepki çekmedi ama şimdi otomobil sektörünün en büyük oyuncusu Almanya, 2030’dan itibaren fosil yakıt kullanan araçlara artık izin verilmeyeceğini resmen açıkladı.
Gemilerin yaydığı karbondioksit, küresel karbondioksit emisyonlarının yüzde 4’ünü oluşturduğundan, Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) bu konuda kararlı adımlar atmaya başladı. Ticari gemiler tarafından salınan emisyonların 2050 yılına kadar yüzde 50 oranında azaltılması gerektiğini belirtti. 500GT altındaki yat üreticilerine, motor emisyonlarını azaltmada üçüncü adım olan Tier III isimli NOx azaltma yönetmeliğine nasıl uyacaklarını belirlemeleri için 1 Ocak 2021’e kadar süre vermişti. Bazı süperyat üreticileri, IMO düzenlemelerinin endüstri için “kıyamet günü” senaryosu olduğunu öne sürerek, yoğun lobi çalışmaları yaptı. ABD ise; 1 Ocak 2021’de Kuzey Amerika’da ve Karayipler’de yürürlüğe giren kendi tek taraflı yükümlülüklerini uygulamayı seçti ve yeni inşa edilen 500GT’den büyük, 24 m üzerindeki yatlarda, emisyonların yüzde 80 oranında azaltılmasını istedi.
Tier III gerekliliğini karşılayan ilk iki süperyat, 2018’de Tankoa yapımı 72 m Solo ve Amels yapımı 57,70 m Volpini 2 oldu. 500GT üzerinde olan bu yatlar, motorların üzerine monte edilmiş buzdolabı büyüklüğünde SCR’lara sahipti. Bu ekipmanları makine dairelerine yerleştirmek ve üre tankına yer bulmak, yatların yeniden tasarlanmalarını veya inşa edilmelerini gerektirecek. Bu da yaşam mahalleri için daha az hacim kalmasına neden olacak. Markette çalışmalar son hızla devam etse de SCR ekipmanları henüz uygun ölçekte değil. Bu sebeple; ABD’nin, Tier III yönetmeliğinin uygulanmasını 31 Aralık 2023’e erteleme kararıyla sektör rahat bir nefes aldı. Pazardaki en ucuz arabalar bile anti-kirletici filtrelerle donatılmışken, süperyatların, büyük boyuttaki karbon emisyonlarını azaltması için çevresel yükümlülüğü yerine getirmemesi adına yapılan lobi çalışmalarından, çevreci grupların oldukça rahatsız olduğunu da not etmemiz gerekiyor.
Amels’ten Volpini 2
Tankao Yachts imzalı Solo
Yazının devamı Boat International Türkiye ağustos sayısında.
Keyifli okumalar!
Comments are closed