Karbon depoluyor, yüksek oranda oksijen üretiyorlar. Deniz canlıları, suyun diplerinde sessizce salınan bu ormanların içinde doğup, büyüyor. En mühimi de iklim kriziyle savaşta ön saflardalar. “Akdeniz’e Nefes” programıyla Kaş’a yerleştirilen 100 ekolojik tonoz ve şamandıra, bölgede hayati öneme sahip Posidonia oceanica deniz çayırlarını korumayı hedefliyor.
Yazı Begüm Nalbantlı
Büyük bir ekiple, Kaş Marina’dan tekneye atlıyor ve Cumhuriyetimizin 100. yılında “Akdeniz’e Nefes” programı için Kaş’a yerleştirilen 100 tonoz ve şamandırayı yakından gözlemlemeye gidiyoruz. Bu şamandıraların önemi büyük zira her biri, teknelerin, bölgeye özgü Posidonia oceanica deniz çayırlarına zarar vermelerini önleyecek. WWF-Türkiye’nin (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) teknik destekleri ve HSBC’nin finansal katkılarıyla gerçekleşen projenin şekillenmesi elbette ki bir çırpıda olmadı ve pek çok aşamadan geçildi.
Teknemiz durgun denizde ilerlerken, WWF-Türkiye Deniz ve Yaban Hayatı Programı Müdürü Ayşe Oruç ile bolca sohbet ediyoruz. WWF-Türkiye’nin 2002’de Patara’dan Antalya’ya kadar yaklaşık 210 km’lik deniz alanında yaptığı denizel biyolojik çeşitlilik araştırmasında, Kaş-İnceburun ile Uluburun arasındaki kıyının, en zengin alanlardan biri olarak belirlendiğini anlatıyor. Ardından WWF-Türkiye, 2003’te bölgeye en yakın koruma alanı olan Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi’nin (ÖÇKB) sınırlarının, Kaş’ı da içine alacak şekilde genişletilmesi için Çevre Bakanlığı’na başvuruyor. 2006’da öneri, Bakanlar Kurulu kararıyla kabul ediliyor ve koruma alanı Kaş-Kekova ÖÇKB oluyor. 2012’ye kadar Kaş’ın deniz çayırlarının korunması için alana 15 adet şamandıra yerleştiriliyor.
Alanda ilgili gruplar, yerel ve merkezi yönetimlerin iş birliğiyle, uzun dönemli çalışmalar yapılıyor. Bunun sonucu olarak 2012’de Kaş-Kekova Deniz Yönetim Planı hazırlanıyor. Teknelerin deniz çayırlarına zarar vermesinin önlenmesi için şamandıra sisteminin kurulması faaliyetinin de yer aldığı plan, 2014’te Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından onaylanıyor. Bilimsel çalışmalar sonrasında alanda en az 100 şamandıraya ihtiyaç olduğu belirleniyor. Kaş Kaymakamlığı liderliğinde, Tarım ve Orman İlçe Müdürlüğü teknik öncülüğünde hayata geçen Akdeniz’e Nefes programının finansal destekçisiyse HSBC oluyor. Yerleştirilen 100 tonozun yapay resif görevi göreceğini ise özellikle belirtmekte fayda var.
Peki Akdeniz’e özgü bir tür olan Posidonia oceanica neden bu kadar önemli? Kendisi Akdeniz Havzası’nda, uluslararası sözleşmelerle koruma altındaki öncelikli türlerden biri olsa da tüm havzada hızla azalıyor. Ayşe Oruç, Akdeniz’in, iklim değişikliğinden en çok etkilenen deniz olduğunu söylüyor.
“Dünyanın diğer denizlerinden yaklaşık yüzde 20 daha hızlı ısınıyor. Posidonia çayırlarının Sanayi Devrimi’nden bu yana Akdeniz ülkelerinin neden olduğu CO2 emisyonlarının yüzde 11 ila yüzde 42’sini tuttuğu tahmin ediliyor. Atmosfere salınan sera gazlarını azaltmak için küresel bir mücadelenin verildiği bugünlerde bu rezervin korunması elzem. Aynı zamanda Akdeniz’in biyolojik çeşitliliğinin ve balıkçılığının devamlılığı için de deniz canlılarının yaşam ortamları olan deniz çayırları çok önemli.”
Kıyıdan itibaren yaklaşık 40-45 m derine kadar dağılım gösterebilen ve 30 yıl boyunca çok yavaş büyüyen deniz çayırları, su altı ormanları ya da denizlerin akciğerleri olarak tanımlanıyor. Ayşe Oruç Akdeniz’in endemik deniz çayırlarının (Posidonia oceanica), tüm deniz ekosistemi içinde hayati önem taşıdığını vurguluyor:
“Kumlu deniz tabanı üzerinde geniş çayırlar oluşturur, denizdeki oksijen seviyesini yükseltir ve Akdeniz’deki denizel türlerin yaklaşık yüzde 20’sine üreme, büyüme ve beslenme için habitat sağlarlar. Biyoçeşitlilik açısından da önemli bir rezerv görevi gören bu çayırlar, ticari değere sahip birçok türün ürediği ve büyüdüğü yavrulama alanlarıdır aynı zamanda.”
Ekolojik açıdan son derece önemli olmalarının yanı sıra, sosyo-ekonomik öneme de sahipler. Deniz çayırlarının korunması sadece birçok denizel türün hayatta kalmasını sağlamıyor. CO2’nin depolanmasından, kıyıların erozyona karşı korunmasına ve avlanabilir türlerin varlığını devam ettirerek, geçim kaynağı yaratmasına kadar pek çok ekosistem hizmetinde bulunduğunu öğreniyoruz. Yani insanlık için hayati önemdeler ve korunmaları için tüm önlemlerin alınması şart.
Ancak karşı karşıya oldukları pek çok tehlike söz konusu. Ve bu tehlikeler yüzünden epeyce zarar görüyorlar.
“Dağılım gösterdiği denizlerimize bakacak olursak, deniz çayırları, deniz dibini tarayarak yapılan faaliyetler nedeniyle tahrip oluyorlar. Teknelerin çapaları bunlardan biri” diyor Ayşe Hanım. “Deniz dibini tarayarak yapılan balıkçılık faaliyetleri, kirlilik, turistik bölgelerde turistlerin yüzecekleri bölgelerde yapılan ve kıyı temizliği olarak tanımlanan deniz bitkilerinin tahrip edilmesi, hayalet ağlar dediğimiz denizlerde kaybolan veya bırakılan malzemeler, yabancı istilacı türler diğer başlıca tehlikeler.”
“Akdeniz’e Nefes” programının önemi, bu noktada çok daha iyi anlaşılıyor. Zira teknelerin diplere çapa atmak yerine Kaş’a yerleştirilen bu şamandıra ve tonozlara bağlanması sağlanarak, deniz çayırlarının tahrip edilmesinin önüne geçilecek. Elbette yanı sıra yapılacaklar da var. Ayşe Oruç, deniz kirliliğinin önlenmesinin, bilinçli tüketim alışkanlıkları edinmenin, teknelerin demirleme yerine şamandıra olan bölgelerde şamandıralara bağlama yapması gibi bilgilerin yaygınlaştırılmasının, denizlerin korunması için çalışmalar yürüten kurum ve kuruluşlara destek olunmasının, hepimizin doğayı korumak için yapabilecekleri arasında olduğunu belirtiyor.
WWF-Türkiye’nin sürdürülebilir balıkçılıkla ilgili çalışmaları devam ediyor. Küçük ölçekli balıkçılığın iklim değişikliğine uyumu, deniz koruma alanlarının artırılması ve etkin yönetimi, hedef dışı avcılığın azaltılması için seçici av araçlarıyla ilgili deneme çalışmaları, plastik ekibi tarafından yürütülen denizlerde plastik kirliğinin azaltılması, hayalet ağlar, gündemde olan çalışmalardan bazıları. Ancak elbette bu tip çalışmaların her zaman bizlerin katkısı ve sağduyusuyla çok daha etkin olacağı muhakkak. Bence bunu da hatırlamakta fayda var.
Ekolojik tonoz sistemleri nedir?
Ege Üniversitesi Su ürünleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Ali Ulaş anlatıyor:
“Akdeniz’e Nefes” programı kapsamında denizin zeminine yerleştirilen bu tonoz sistemleri, yapay resif görevi üstlenecek.Eko tonoz denen bu yapıları canlılar, tasarımları ve özel içerikleri nedeniyle daha hızlı benimsiyor ve onlara yaşam alanı sağlıyor. Karasal inşaatta kullanılan bazı sertleştirici katalizörler, kimyasallar, deniz zeminine yerleştirilen bu tonoz sistemlerinde kullanılmıyor. Kullanıldıkları takdirde canlılar oraya uzun süre yaklaşamıyor ve tonozlar demirleme amacından öteye gidemiyor.”
Akdeniz’in oksijen depoları
Akdeniz Havzası’nda beş tür deniz çayırı dağılım gösteriyor. Bu türlerden Posidonia oceanica adı verilen tür Akdeniz’e endemik bir tür, yani dünya denizleri içinde sadece Akdeniz’de bulunuyor. Yapılan araştırmalar Türkiye’de Posidonia oceanica türü deniz çayırının Gökçeada ile İskenderun arasında, Ege ve Akdeniz kıyılarımızda daha yoğun dağılımı olduğunu gösteriyor. Marmara Denizi’nde Marmara Adaları civarında sınırlı bir bölgede dağılım alanı belirleniyor. Karadeniz’de ise bulunmuyor.
Comments are closed