Uzun yıllar ralli pilotu olarak zorlu parkurlarda mücadele ettikten sonra üç yıldır Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu Başkanlığı’nı yürüten Eren Üçlertoprağı, söz konusu tekneler olduğunda da hız ve adrenalinden ödün vermiyor. Soğuk bir İstanbul gününde, Boğaz’ın dalgalarıyla yarışıyoruz
Başkanlığını yürüttüğünüz Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu (TOSFED), bugüne kadar gerek Türkiye Rallisi gerek Formula 1 gibi pek çok başarılı organizasyona imza attı. Peki siz kişisel serüveninizde otomobil sporlarını nereye koydunuz?
Otomobillere olan tutkum çoğu genç gibi çok küçük yaşlarda başladı. 10 yaşımda babamın el ve ayaklarını izleyerek kendi kendime otomobil kullanmayı öğrendim. Otomobillere ilgim olduğu kadar yeteneğim olduğunu da anlamıştım ve yarışmanın hayalini kuruyordum. Fakat yeteneğimi başkalarına da ispat etmem gerekiyordu. 2000’li yılların başında 600 kişinin yer aldığı bir eğitim seminerine katılarak, orada yarışma hakkı kazandım. Ehliyetimi alır almaz, o zamanki imkanlarımla yarışabilmek için her türlü fırsatı değerlendirmeye çalıştım ve satın aldığım bir ralli otomobiliyle spora adım atmış oldum.
Spor kariyerinizde dereceler elde ettikten sonra işin kurumsal tarafına geçişiniz ne zamana denk geliyor?
Açıkçası, ilk başta ailem yarışmama karşıydı ve ben de bu düşüncelerini kırmayı başaramadım. Hem kendi imkanlarımla hem de bulduğum sponsor desteğiyle uzun sayılabilecek bir süre yarıştım. Son senemde de İstanbul Ralli Şampiyonası’nda kendi klasmanımda elde ettiğim birinciliğin ödülü olarak Castrol Ford Takımı’nda yarışma hakkı kazandım ve yarıştım. Aslında bu sporu profesyonel olarak sürdürmeyi arzu etsem de ülkemizdeki ekonomik koşullar sporun bir meslek olarak yapılmasına müsaade etmiyordu. Ben de bu gerçeği göz önüne alarak mesleğim olan avukatlığa odaklandım. Geriye dönüp baktığımda da doğru kararı aldığımı rahatlıkla söyleyebilirim.
Bu kararı alırken zorlandınız mı? Zira o adrenalini ve rekabeti yarışçı olarak tecrübe etmek çok farklı bir duygu. Hatta kimileri için bağımlılık yaratacak kadar.
Bu kararı, duygusal bağımı koparmak için hızlı ve kesin şekilde aldığımı söyleyebilirim. Hayat her zaman hayal ettiğin ya da planladığın gibi ilerlemeyebiliyor. Ancak genç yaşta bu sporu yapmak bana hem mesleki hem de sosyal anlamda çok şey kattı diyebilirim. Ralli, özünde otomobiliniz ve co-pilotunuzla bir ekip olarak, size sunulan parkuru hata yapmadan, rakiplerinizden daha hızlı şekilde tamamlayarak başarılı olduğunuz bir spor dalı. Başarılı olabilmek için de sürekli değişen şartlara iyi odaklanarak, hızlı ve doğru kararlar almanız ve alabileceğiniz riskleri de çok doğru hesaplamanız gerekiyor. Bunlar esasında iş hayatının da özünü oluşturan en temel konular.
Yarıştığınız yıllardan iz bırakan, pek çok çarpıcı hikayeniz vardır mutlaka. İlk anda aklınıza gelen nedir?
2006 yılında Avrupa Ralli Şampiyonası’nın Türkiye ayağında, -ki benim ilk uluslararası yarış deneyimimdi- çok iyi bir dereceyle giderken hızlı bir virajda, benim dikkat hatamdan kaynaklanan ciddi bir kaza yapmıştık. Otomobil önce yol dışına çıktı ve sonrasında üç, dört takla atarak ters şekilde kaldı. Hatta kaza yaptığımız yerde TV ekibi olduğundan tüm kazayı da kaydetmişlerdi ve o zamanki spor haberlerinde ziyadesiyle yer almıştık.
Yarışmayı hala özlediğiniz zamanlar oluyor mu?
Açıkçası yarışma arzusu içimden hiç çıkmadı ve çıkacak gibi de durmuyor. Mevcut görevim nedeniyle resmi olarak yarışlara katılamasam da ara ara bazı rallilerde organizasyona destek olmak için ya da yeni ralli otomobillerinin gelişimini görebilmek amacıyla direksiyona geçip, bu özlemimi az da olsa giderebiliyorum.
Sporcu şapkanızı çıkarıp işin idari tarafına geçtikten sonra ne hissettiniz? Hayatınızda belirgin değişiklikler yaşandı mı?
Federasyonumuzda 2015’ten beri Başkan Vekili olarak görev alıyordum. Zaten yönetiminde olmaktan gurur duyduğum ve işleyişine vakıf olduğum başarılı bir federasyon devraldım. O dönem başlattığımız projelere ilaveten neler yapılabileceğine dair belirli fikirlerim vardı. 2015’ten beri de sporumuzu ülke sathına daha fazla yaymak, daha fazla genç sporcu yetiştirmek, sponsorluk gelirlerimizi daha da artırarak sporumuza ayıracağımız kaynağı büyütmek, farklı branşlardaki organizasyonların sayısı ve kalitesini arttırmak, yerel yönetimlerle yakın iş birliği içerisinde olup tesisleşmeye ağırlık vermek ve ülke tanıtımıyla spor turizmine çok önemli katkıda bulunan uluslararası organizasyonlar düzenlemek gibi hedeflerle yola çıktık. Bu hedeflerimizin birçoğunu gerçekleştirdik ve bu konularda çalışmaya devam ediyoruz. İki dönemdir Uluslararası Otomobil Federasyonu (FIA) Dünya Motorsporları Konseyi’nde onursal başkanımız Serkan Yazıcı ile birlikte yer alıyoruz. 12 farklı komisyondaki delegelerimizle dünyada spora yön veren federasyonlardan birisi olmayı başardık.
Teknenin tasarımı kadar mekaniğine de ilgi duyduğunu belirten Eren Üçlertoprağı, “Her ne kadar kaptanım olsa da genelde teknemi kendim kullanır, yanaştırır sonra da kaptanıma teslim ederim” diyor
Öncesinde başkan vekili olarak görev yaptığınız TOSFED’de 2019 yılında başkanlığa seçildiniz. “Gerçekleştirmek istediklerim” listenizde neler ön sıralardaydı?
Uluslararası organizasyonların düzenlenmesini ülke temsili açısından en öne koyabilirim. Görev süremiz boyunca iki kez Formula 1, üç kez de Dünya Ralli Şampiyonası’nı ülkemizde başarıyla gerçekleştirebilmek hepimizi gururlandırdı. Akabinde, genç yetenek taraması, başarılı genç sporcularımızın desteklenmesi ve basında yer alan görünümün ve dolayısıyla sponsor ilgisinin artırılması en az bunlar kadar önem verdiğimiz hususlar. Organizatör kulüplerimiz, sporcularımız, takımlarımız, sponsorlarımız, görevlilerimiz, medya mensuplarımız, yerel yönetimlerimiz ve kamu kurumlarımızın ortak çalışmalarıyla da kısa sürede bunu başardık.
Marka değeri her geçen gün artan federasyonumuzun ve sporumuzun öz gelirlerini, sponsorluklarla beraber ciddi oranda artırmayı başardık ve TOSFED bugün artık sponsorlar tarafından başvuru yapılan bir kurum haline geldi. Biz yönetimi devraldığımız zaman federasyonun 15 bin TL gibi bir sponsorluk geliri vardı. Bugünse sektöründe öncü firmalar sayesinde bu geliri 10 milyon TL üzerine taşıdık. Ayrıca FIA tarafından, önde gelen araştırma şirketlerinden Nielsen’e yaptırılan ‘Dünya’da Motorsporları’ araştırmasında, Türkiye ‘otomobil sporlarına ilginin artması’ konusunda öne çıkan ülkelerden birisi oldu. Bu araştırmada, ülkemiz FIA’ya bağlı 146 ülke arasında ilk yedi arasına girmeyi başardı. 2021 yazılı ve görsel basın analizine göre de otomobil sporlarıyla ilgili haberlerin reklam eşdeğeri 90 milyon Dolar’ın üzerine çıktı.
Sizce otomobil sporlarında başarılı olabilmenin en önemli anahtarı nedir? Türkiye için mücadele eden yarışçılar için neler söylersiniz örneğin? Aralarında gerçekten öne çıkan isimler var. Sizin gelecekte daha da öne çıkacağını düşündükleriniz var mı?
Diğer tüm spor branşlarında olduğu gibi disiplin ve azim bence en önemli iki anahtar. Genç sporcularımız arasında özellikle yurt dışında ülkemizi başarıyla temsil eden ve bunun için de gerçekten çok çalışan, çabalayan birçok isim var. Biz de federasyon olarak, bu başarılarını daha da yukarıya taşımalarına maddi ve manevi destek olmaya çalışıyoruz. Özellikle karting branşında henüz çok küçük yaşta olmalarına rağmen çok başarılı dereceler elde eden kardeşlerimiz var ve yakın gelecekte onların isimlerini çok daha fazla duyacağımıza eminim.
EREN ÜÇLERTOPRAĞI, XO EXPLR 10 SPORT TEKNESİNİ İSTANBUL’DA
ANA ULAŞIM ARACI OLARAK KULLANIYOR
Zamana karşı yarışılan, hız ve adrenalin dolu bir spor için mücadele etmiş biri, tekne seçimi söz konusu olduğunda neleri ön planda tutar?
Açıkçası benim tekne seçimim hem ihtiyaç hem de keyif kaynaklı oldu. Evime günlük ulaşım aracı olarak kullandığımdan seçimimi yaparken tasarım ve performans kadar Boğaz şartlarını da göz önüne alarak tercihte bulundum. Yıl boyunca kullanacağım için öncelikle kapalı kabin ve teknenin burnunun baştan karaya uygun olmasına dikkat ettim. Diğer yandan XO’nun alüminyum gövdeden kaynaklı hafifliği ve buna bağlı motorların sunduğu performans, benim tercihimdeki ana sebepler oldu. Distribütörünün sevgili Ralf Tezman olması da bana ayrıca güven verdi.
Yoğun iş programınız arasında denize sık sık açılma fırsatı buluyor musunuz?
Yaz tatillerimi olabildiğince tekne tatili olarak değerlendirmeye çalışıyorum. Bunun yanı sıra açılma olarak değerlendirmesem de tekneyi İstanbul’da, hafta içi sabah ve akşamları ana ulaşım aracı olarak, hafta sonları da keyif için mutlaka kullanıyorum.
Denizciliğin hakkını verdiğinizi düşünüyor musunuz?
XO’yu esasında İstanbul trafiğinden kaçarken aynı zamanda keyif yapabileceğim bir araç olarak görüyorum. Her ne kadar kaptan kullansam da genelde kendim kullanır, yanaşır sonra kaptanıma teslim ederim. Teknenin tasarımı kadar mekaniğine de ilgi duyduğumdan en ince detayına kadar bilmeye çalışırım. Özellikle Boğaz gibi akıntının rüzgar kadar önemli bir etken yarattığı sularda tekne kullanmak bana çok keyif veriyor. Kendimi geliştirmek adına da çok öğretici oluyor.
Yakın ya da uzak en çok hangi rotalarda seyir yapmayı seviyorsunuz?
Mevcutta tabii gidebileceğiniz en uzak yer Karadeniz, Marmara, Adalar ve civarı oluyor. Bunu da genelde hafta sonları dostlarımla hem denizde vakit geçirebilmek hem de keyifli bir yemek için tercih ediyorum.
İş hayatının telaşesinden arta kalan zamanlarda kendinizi iyi hissettiren özel zevkleriniz var mı?
Otomobil dışında saatlere de ciddi bir ilgim var diyebilirim. Hem kullanılan komplikasyonlar, hem de gelenekle yaratıcılığın buluştuğu tasarımlar çok ilgimi çekiyor.
EREN ÜÇLERTOPRAĞI KİMDİR? |
2019 yılından beri Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu Başkanlığı’nı (TOSFED) sürdüren Eren Üçlertoprağı, Avusturya Lisesi’ndeki eğitimini takiben, Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Ardından Boston Üniversitesi’nde uluslararası bankacılık, finans ve sermaye piyasası üzerine yüksek lisansını tamamladı. Üçlertoprağı ayrıca, 2017 yılında, Uluslararası Otomobil Federasyonu (FIA) Dünya Motorsporları Konseyi’ne seçilen en genç üye oldu. |
Yazı Begüm Nalbantlı
Fotoğraflar Savaş Yılmaz
Comments are closed