Saat dünyasının son dönemde özellikle Formula 1 izleyenler tarafından çokça merak edilen markası Oris’in hikayesine ortak olmak için Şark Saatçilik davetiyle İsviçre’nin minik kasabası Holstein’a gittik.
Yazı Volkan Demirkuşak
Sevdiğim markaların hikayelerine de dalmaktan hoşlanıyorum. Saatçilik dünyası başlı başına bir hikaye. Yoksa cep telefonlarının, dijital seçeneklerin olduğu bu dünyada çoğu kişi için saat her yerden bakılabilen bir nesneyken, biz saatseverler için 40 mm’e sıkıştırılmış 100-150 yıllık bir tarihçe, el emeği, göz nuru. Seninle yaşayan bir dost. Evet normalleştirmek isterseniz aksesuar, ama yaşayan aksesuar.
Yaklaşık altı aydır kolumda olan bir bronz saatin, kolumda patina olması, yeşillenmesi benimle birlikte yaşlanıyor hissini alıyor olmak gerçekten farklı duygular. İşte bu uğurda saatlerin yapım aşamasına dahil olmak hep keyifli geliyor. Oris ilk kez bir basın gezisi için bizleri İsviçre’ye davet etti. Basel uçağının iptal olmasıyla birlikte Zürih’e indik ve karbon ayak izini azaltmaya odaklanmış Oris markasının kültürüyle, toplu taşıma, tren, otobüsle Basel yakınlarındaki Holstein’e geldik. 1904 doğumlu markanın, İsviçreli kurucuları Paul Cattin ve Georges Christian, dönemin belediye başkanının da desteğiyle, markaya ismini veren Oris deresinin yakınlarında saat üretmeye başlamışlar. 1928 yıllarındaki dönemsel karelerde, Oris Watch Company gibi isimler de kullanılmış olsa da Oris ile devam edilmiş.
Holstein minnacık bir kasaba. 1980 öncesinde tüm kasaba neredeyse Oris için çalışıyormuş, Şu anda markanın bulunduğu binanın etrafındaki tüm binalar, evler, konaklar ya Oris çalışanları ya da markanın yöneticileri tarafından kullanılmış. Ta ki quartz krizine kadar. Marka 800-1200 çalışanıyla yılda 1.2 milyona yakın saat üretirken krizle birlikte küçülmeler, işten çıkartmalar başlamış. Her üç çalışandan biri işini kaybetmiş. Bu arada Oris’in kuruluşunda neredeyse 300 kişiyle işe başladığını, kente hayat verdiğini, kasabadaki neredeyse her önemli şirkette çalışanın, öğrencinin kolunda Oris olduğunu yazsam şaşırmazsınız herhalde.
Holstein dışında markanın Como da dahil olmak üzere beş tane daha fabrikası varmış. Dönemin en büyük 10 üreticisinden biri. Markanın bir sonraki patronu olan Oscar Herzog’un da teşvikleriyle marka büyümeye devam ediyor. Oris şu ana kadar 300’e yakın farklı kalibreyle saat dünyasına ciddi katkılar sağlamış markalardan. 1938’de ilk havacılık saati, alarm saatleri, kol saatleri ki en ünlüsü 8 gün güç rezervine sahip, Oris’i geçmişten hatırlayanlar için iyi anılar. Calibre 601 ile ilk otomatik saat, ardından diver yani dalgıç saatleri derken Oris isminden daha çok söz edilir olmuş. Yani markanın altın çağ diye adlandırdığı başarılı dönemler ve en önemlisi her yıl saatçilik sektörüne kazandırılan usta diye adlandırabileceğimiz mekanik mühendisler ve saat ustaları işi öğrenmek için bu minik kasabaya gelirlermiş.
Peki fabrikada şu anda neler var? İkinci Dünya Savaşı, quartz krizi derken, Oris şu anda 90 çalışanlı fabrikasıyla daha işine odaklı saatler üretmeye çalışıyor. Özellikle Calibre 400 ile birlikte kendi mekanizmasına sahip olan saatler, adından çok daha fazla söz ettiriyor. Cenevre’de gördüğüm pembemsi somon kadran dikkat çekiyor. Çok da beğeniyorum markanın algısına da katkı sağlıyor. Propilot X, Aquis gibi modellerde artık daha çok geri dönüştürülebilir malzeme kullanılıyor. Özellikle pet şişelerden elde edilen geri dönüştürülen malzemeler kadranlarda dahi değerlendiriliyor. Dolayısıyla üretimde de çevresel etmenlerin dikkate alındığını söylemek şart. Özellikle saatseverlerin Aquis Date Upcycle’ın hikayesine bir göz atmasını tavsiye ederim. Tekrar Oris fabrikasına dönecek olursak, kasabanın lokallerinin ürettiği hardal, bira, reçel gibi ürünler de showroom’da sergilenenler arasında. Yani yerel üretime destek devam ediyor. Markanın yeni felsefesi kendi yolunda ilerle. Daha çok model ürün odaklı, hikaye odaklı saatler üretmek. Takipteyiz. sarksaat.com
Comments are closed