Türkiye’de, sürdürülebilir balıkçılığa dikkat çeken en önemli organizasyonlardan Big Fish Turkey, 14 yılı geride bıraktı. Yakala-bırak-yaşat uygulamasını felsefe edinen turnuvanın yıllar içindeki yolculuğunu yaratıcısı Ertuğrul İçingir ile konuştuk
Big Fish Turkey turnuvası bu yıl 14. kez düzenlendi. Organizasyon yine Türkiye ve Avrupa’nın usta sportif balıkçılarını bir araya getirdi. Ancak “sportif balıkçılık” tanımı pek çok kişinin kafasında hala net değil aslında. Nedir sportif balıkçılığın en doğru tanımı?
Sportif balıkçılık amatör amaçlı yapılan bir doğa sporu. Ticari amaç gütmez, sadece ihtiyaç duyduğu kadar balığı alıkoyar, ihtiyaç fazlası balıkları yeniden doğaya bırakır. Doğaya saygısı vardır ve felsefesi de bu yöndedir. Bırakın zarar vermeyi doğayı korumayı amaçlar. Sportif balıkçılıkla ilgilenenler doğa ve deniz tutkunudur. Tabiat ve canlılar da korunması ve zarar verilmemesi gereken bir değerdir onun için. Sportif balıkçılık insanın doğaya ve denize olan sevgisini de besler. Doğaya zarar verdiği ya da ticarete yönelik bir balıkçılık yapıldığı takdirde, bu sportif balıkçılığa girmez.
Organizasyonun ortaya çıkışı sizin kendi balık tutma tutkunuzla başlıyor. Nasıl kapıldınız bu tutkuya?
Altı ya da yedi yaşlarımda Mersin’deki yazlığımızda başladı. Her zaman denize ilgim vardı. Sadece balık tutmak değil sahilde dolaşıp midye çıkartmak ya da yengeçleri yakalamak, çocukken en sevdiğim şeydi. Denizdeki yaşam her zaman hoşuma giderdi. Önce iskeleden çok ufak balıkları tutmaya başladım. Daha sonra da zıpkınla dalmaya. Denizle alakalı her şeye ciddi hayranlığım var. Benim için sörf, deniz ve balık tutkusu hiç bitmeyecek. İnsanın doğayla tek başına kalması da çok önemli faktör tabii. Gerçekten dinlenebildiği ve kafasını boşaltabildiği, özüne dönebildiği bir uğraş. Terapi gibi. Ölene kadar vazgeçemeyeceğim bir şey.
Siz rüzgar sörfü milli sporcususunuz. Bu vesileyle 2006 Dünya Windsurf Şampiyonası için Yeni Zelanda’dayken, benzer bir etkinliğe katılıyor ve sonrasında Alaçatı’da da böyle bir turnuva yapmaya karar veriyorsunuz. Ardından organizasyonun ilk tohumları atılıyor…
Evet 2006’da Yeni Zelanda’da katıldığım Windsurf Dünya Şampiyonası’nda, Yeni Zelandalı arkadaşım Jon Paul Tobin balıkçılığa olan merakımı bildiği için beni sürpriz olarak ülkenin en büyük turnuvasına kaydettirmişti. Alaçatı’ya döndüğümüzde burada da yapabileceğimizi düşündük. Açıkçası ilk başlarda ben bile bu kadar merak yaratacağını düşünmedim. İlk turnuvada 19 tekne start aldı, seneler içerisinde katılımcımız arttı.
14 yıl ciddi bir süre. Bu kadar uzun soluklu olabilmesini neye bağlıyorsunuz?
Turnuvanın çıtasını her sene yükseltmeye çalıştık. Katılımcılar ve sponsorlarımız da yıllar içerisinde arttı. Özellikle bu sene pandemi sonrası mevcut koşullara rağmen ticari kaygılardan öte turnuvanın marka değeri için gösterdiğimiz çaba çok takdir gördü. Kar amacı gütmeden kaliteli bir turnuva hayata geçirmek, başarımızdaki en önemli sebeplerden. Ayrıca ülkemizde balığa meraklı bir kitle var. Bu kitleyi bir araya getirip, heyecanlarını pekiştirecek böyle bir organizasyona ihtiyaç vardı. Biz bunu en üst seviyede imkanlarla karşılamaya çalıştık. Türkiye’de turnuvalara katılabilecek 200-300 tekne olduğunu düşünürsek, turnuvaya katılım oranı çok fazla. Mesela Amerika’da milyonlarca tekne olmasına rağmen turnuvalarda en fazla 300 tekne oluyor.
Organizasyonu ilk düzenlediğinizden bu yana sportif balıkçılığa olan bakışla ilgili neler gözlemlediniz peki?
Bence en önemlisi sportif balıkçılık giderek ilgi gördü ve her sene daha da yayıldı. İlk başladığımızda tekne sayısı belki 15-20’ydi ancak 2007’den 2021’e kadar bu sayı 300-500 tekneye çıktı. Açık deniz tekne balıkçılığı daha geniş kitlelere yayıldı. İlk senelerde insanlar gerçekten çok acemiydi şimdi neredeyse uluslararası seviyedeki yarışmalarda başarılı olacak şekilde geliştiler. Profesyonelce avlanan ciddi sayıda takım var. Sportif balıkçılığa artık daha profesyonel bakılıyor ve ilgi çok daha yüksek. “Yakala, bırak, yaşat” anlayışıyla beraber insanların doğaya, denizdeki yaşama bakış açısı da çok değişti. Sürdürülebilir balıkçılık konusu gerçekten benimsendi.
Big Fish Turkey, hem yarışanlar hem de izleyiciler için elbette çok keyifli. Ancak işin eğlence kısmını bir yana koyarsak turnuva aslında neyi amaçlıyor? Ülkemizde sportif balıkçılığın gelişmesi neden önemli?
Denizlerin temizliğinin, balıkların yaşamlarının devamının en büyük savunucuları, denizin içinde olan ve denizi seven insanlardır. Bunlar kim dersek, sportif balıkçılar olduğunu görürüz. Çünkü ticari amaç gütmeden tutkuyla bağlı oldukları denizleri korumayı amaçlarlar. Doğayı ve sürdürülebilir balıkçılığı savunurlar. İşte bu nedenle sportif balıkçılığın gelişmesi, genç nesillere aktarılması çok önemli. Biz de bu anlayışı yaymayı amaçlıyoruz.
Turnuvanın en önemli yanlarından biri de “yakala-bırak-yaşat” uygulamasını ilke edinmesi. Bu uygulamanın altını çizmek adına neler söylersiniz?
Turnuvalarda avlanılan balıklar arasında mavi kanat orkinos (blue fin tuna), albakor (uzun kanat orkinos), zargana azmanı (Mediterranean spear fish), lambuka (dorado) ve yazılı orkinos bulunuyor. Tüm bu türler avlanma zamanlarına göre, Tarım Bakanlığı’nın yayımladığı tebliğler doğrultusunda yakalanıyor. Dünyada koruma altına alınmış bir tür olan mavi kanat orkinos avı, 15 Haziran-15 Ekim tarihleri arasında serbest. Bu tarihler arasında da boyu 115 cm’den kısa ve kilosu 30 kg altında olamaz. Bu tarihler dışında oltaya gelen tüm balıklar sağlıklı şekilde denize geri salınmalı. Bu yöntemle, balık zarar görmeden tekne yayına alınıyor, ağzındaki iğne dikkatlice çıkartılıyor, bir süre tekne yayında suda yüzdürülüyor ve suya geri bırakılıyor.
Ancak biz bu sene Tarım Bakanlığı’nın ve uluslararası otoritelerin koyduğu limiti 115 cm’den 135 cm’e, ağırlığı da 30 kilodan 40 kiloya çıkarttık. Ayrıca günlük tutulması gereken balık adedi için teknedeki yarışmacı sayısına göre verilen izni, tekne başına balık kotası getirerek değiştirdik. Tekne başına günde en fazla bir balığa izin verdik. Yani bir balığı alıkoyan tekne, ikinci balığı o gün içinde teknesine alamadı. Örneğin 40 kilo balık yakalandıysa ödül alma ihtimali olmadığı için bırakıldı. Bu sayede çok daha az balık alıkonulmuş oldu. Bu sene dereceye giren takımlar ilk gün 88 ve 65 kilo balık tuttu. İkinci gün 65 kilonun altında tutulan balıklar denize geri salındı. Amacımız kuralları daha yüksek bir seviyeye çekerek, sürdürülebilir balıkçılığı ve yakala, bırak, yaşat anlayışını daha fazla benimsetebilmek.
Yazı Begüm Nalbantlı
Comments are closed