Atlayın teknenize ve ülkemizin sahil kesimlerinde tarihi yolculuklara çıkın bu yaz. Etkileyici, büyüleyici antik kentlerin izini sürün. Binlerce yıllık yolların, kalıntıların, yapıların arasında, bugünden bakarak geçmişle kucaklaşmaya, dünü anlamaya çalışın
Perge Antik Kenti / Antalya
Antalya Yat Limanı’ndan 15 dakika mesafedeki büyüleyici Perge Antik Kenti, Helenistik döneme uzanan ve Tunç Çağı ile beraber günümüze gelmiş en önemli kültürel yapılardan biri. İncil’de adı geçen Aksu Nehri yakınlarına kurulan, Aksu ilçesindeki Perge antik kenti, geç klasik, Helenistik ve ağırlıklı olarak Roma dönemlerinin izlerini taşıyor. Kent milattan önce ikinci yüzyılda yapılan 12.000 kişilik bir tiyatronun ev sahibi. İki katlı sahnesi, günümüz konserlerinin bile sahip olmadığı bir akustiğe sahip. Anıtsal çeşmeleri, hamamları, 15.000 kişilik tiyatrosuyla Roma döneminin en havalı şehirleri arasındaki kent, Hitit döneminden beri popüler bir yaşam merkezi.
Termessos Antik Kenti /Antalya
Hazır demir almışken çok önemli bir noktaya daha uğramalısınız. Bir savunma efsanesi olan Antalya’nın Döşemealtı ilçesindeki Termessos Antik Kenti, Termessosluların, kentlerini güçlü savunması nedeniyle Büyük İskender’in fethedemediği şehir olarak tarihe damgasını vurmuştu. Eşsiz yapıları, endemik bitkileri ve yaban hayatıyla, ziyaretçilerine başka dünyaların kapılarını aralıyor Termessos. Belki Perge kadar büyük olmayan 5.000 kişilik tiyatrosu o derece ihtişama sahip değil ama gururlu Termessosluların lahitlerini mutlaka görmelisiniz.
Patara Antik Kenti / Kaş
Kaş, dünyanın en güzel koylarına ev sahipliği yapıyor kuşkusuz. Ancak şimdi sizi yat limanına 35 kilometre uzaklıktaki Antik Likya Birliği’nin oy hakkına sahip 16 kentinden biri olan Patara’ya götürelim. Büyük İskender’in kuşattığı şehirler arasında yer alan, Roma döneminin önemli ticaret merkezi Patara’nın, Bizans döneminde de önemli bir kent olması tesadüf değil. Efsaneleri ve dedikoduları da binlerce yıldır kentle beraber yaşıyor: Zeus ile Titan Leto yasak aşk yaşıyorlar. Leto hamile kalıyor. Zeus’un karısı baş tanrıça Hera, bu ihaneti öğrenince Leto’yu cezalandırmak için peşine düşüyor. Hiçbir kent Leto’yu saklamayı kabul etmiyor. Sadece Patara halkı Leto’yu kabul ediyor. Patara halkı, Hera’nın gazabından korktuğundan Leto’ya doğum sırasında yardım etmiyorlar. Doğum sancısı tanrıçası Eileithya, Leto’nun çığlıklarını duyarak, kollarına hurma ağacı dalları sarıp, sancısını dindiriyor. Leto önce Artemis’i doğuruyor. Dokuz gün daha sancı çektikten sonra, Artemis’in de yardımıyla Apollon’u doğuruyor. Bu dedikoduyu paylaştıktan sonra 17 kilometre uzunluğa sahip Patara plajının nesli tükenme tehlikesi altındaki caretta carettaların doğum alanı olduğunu da hatırlatalım.
Myra Antik Kenti / Kaş
Kaş’a bağlanan tekneniz orada durmaya devam etsin, sizleri Noel Baba olarak bilinen Aziz Nikolaos’un köyüne alalım. Antalya’nın Demre ilçesinde ve çevresinde bulunan Myra Antik Kenti, adını üzerine kurulduğu ovadan alıyor. Şehir, Demre Çayı’nın batısındaki bir işlek kanalla denize bağlanırken, kanalın diğer yakasındaki Andriake Limanı’ndan deniz ulaşımı ve ticareti yapılıyordu. Kent, Likya kaya mezarları, Roma tiyatrosu ve Aziz Nikolaos Kilisesi’yle (Noel Baba) ünlü ve hac merkezi. Şimdilerde Noel Baba olarak bilinen Aziz, yaşamı boyunca gerçekleştirdiği mucizelerle ün salmış, çocukların, denizcilerin, yolcuların ve fakirlerin koruyuculuğunu üstlenmiş. Noel Baba’nın hediye getirmesi geleneğinin, İskandinav mitolojisindeki Tanrı Odin’e dayandığı söylenir. Bu toprakların önemli kişilerinin neredeyse çoğunun başına gelen Nikolaos’un da başına gelmiş, kemikleri İtalya Bari’ye götürülmüştür.
Aspendos Antik Kenti / Antalya
Antalya Limanı görülmesi gereken limanlarımızdan biri. Buraya 45 dakika uzaklıktaysa tarihin en iyi korunan antik kentlerinden biri sizi bekliyor. Önemini anlatmadan önce yüzyıllardır konuşulan hikayesiyle başlayalım. Aspendos kralının güzeller güzeli kızı Belkıs’ın evlilik çağı gelince tüm delikanlılar bu güzel prensesle evlenmek için gönüllü olup sarayın kapısını aşındırır olmuş. Kral da çok sevdiği kızını hak edecek akıllı ve kraliyete uygun bir gençle evlendirip kendini emekliye ayırmayı planlarken, doğru damadı seçmek için ülkenin dört bir yanına haber salmış: “Aspendos’a en yararlı işi yapan kızımla evlenir.” Duyuru sonrası kızına aşık, evlenmeye niyetli tüm gençler hünerlerini sergilemeye başlamış. Şiir yazabilenler şehir adına methiyeler düzmüş, bestekarlar şarkılar söylemiş, heykeltraşlar şehri heykellerle doldurmuş, bahçıvanlar da çiçeklerle bezemişler. Mimarlar çeşmeler, köprüler yapmışlar. Ve nihayet yarışmanın sonuçlanacağı gün gelmiş çatmış, kral şiirleri ve şarkıları dinlemiş, bahçeleri, sokakları dolaşmış.
Nihayet bir su kemerinin önünde durmuş. Bu su kemeri şehre su taşıyor ve kuraklıktan koruyup, verimli topraklara sahip olmasını sağlıyormuş. Kral da en yararlı yapının bu olduğunu düşünüp kararını vermek üzereyken Belkıs gelmiş ve babasından bir yapıyı daha görmesini istemiş. Meğerse bu yarışma esnasında Belkıs bu yapıyı yapan gence gönlünü kaptırmış. O yüzden bu yapıyı babasının görmesini ve gencin yarışmayı kazanmasını tasarlamış içten içe. Kral kızının peşinden yapıyı görmeye gidince basamakları yay şeklinde dizilmiş tiyatro karşılamış onu. Kral en üst basamağa çıkıp tiyatroyu incelerken kafasında hala su kemerinin daha faydalı bir yapı olduğu düşüncesi hakimmiş. Bu sırada yapıyı tasarlayan mimar bir köşede “Kral Belkıs’ı bana verecek” diye fısıldayınca olan olmuş.
AŞIKLARI BİRLEŞTİREN FISILTI
Mimarın bu fısıltısı tiyatronun en üst basamağından duyulunca kral çok şaşırmış, bir fısıltının nasıl olup da tüm tiyatroda yankılandığını ve bu gencin bu akustiği nasıl tasarladığını anlayamamış ama çok etkilenmiş. Bu fısıltı kralın kararında önemli rol oynamış. Bu muhteşem akustiğin eşliğinde, daha önce hiç görülmemiş şekilde tasarlanan yapının, şehri için en yararlı yapı olduğunu söyleyerek güzeller güzeli kızını bu gence vereceğini ilan etmiş. Yani anlayacağınız küçük bir fısıltı muhteşem bir şölene dönüşmüş. Şimdilerde bu delikanlının yaptığı bu müthiş yapı günümüze kadar gelmeyi başaran ve adına Belkıs Tiyatrosu da denilen bir efsane. Şimdi bu efsane hakkında biraz da tarihi bilgi verelim. Aspendos’un kuruluşunun M.Ö. 12. yüzyıla kadar gittiği söylenir. Bunun sebebi de o dönemlerde yaşandığı düşünülen ve tüm dünyanın bildiği Troya Savaşı’dır. Yani tarihin en önemli savaşlarından biri. Görmeden dönmeyin diyeceğimiz kadar elzem, tanımadan ölmeyin diyeceğimiz kadar havalı.
Stratonikeia, Gladyatörler Şehri / Marmaris
Marmaris’in yat limanına 90 km uzaklıktaki UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi üyelerinden, Osmanlı yapılarıyla bütünleşen Stratonikeia Antik Kenti, her yıl ortaya çıkarılan yeni eserler ve yapılarla ziyaretçilerini büyülüyor. “Gladyatörler Şehri” olarak anılan kent, yerli ve yabancı ziyaretçilerin en popüler gezi rotalarından biri. M.Ö. üçüncü yüzyılın ilk çeyreğinde bir aşk efsanesinden doğduğu söylenen ve büyük bir dinsel yolun üzerinde bulunan şehrin kurucusu olan Seleukos Kralı I. Antiokhos, burayı önce üvey annesi sonrasındaysa eşi olan Stratonike için inşa ettirir. Karısı Stratonike’nin adı verilen ve ölümsüz aşklarla gladyatörlerin kenti olarak bilinen Stratonikeia’da geç Tunç Çağından günümüze kadar kesintisiz yerleşim vardı. Gençliği ve güzelliğiyle ünlü Stratonike, zamanın kralı tarafından eş olarak seçilir. Kralın genç ve yakışıklı oğlu, babasının yeni eşine aşık olur. Aşkından yataklara düşer. Hiçbir hekim çare bulamaz. Babası, oğlunun durumuna çok üzülmektedir. O sırada ülkede bulunan Kos Adası’ndan bir hekim Erasistratos, saraya çağrılır, hastayı bir de onun görmesi istenir. Hekim günlerce uğraşır, ama hastalığın çaresini bulamaz.
Bir gün Stratonike hastanın odasına girer ve o anda kralın oğlunun yüzü kızarır, kalbi daha hızlı atmaya başlar. Tabii bu durum hekimin gözünden kaçmaz. Kız odadan çıkar çıkmaz genci sıkıştırır ve birbirlerine olan aşklarını öğrenir. Şimdi bunu krala nasıl söylemeli diye düşünürken aklına bir fikir gelir. Krala oğlunun hekimin karısına aşık olduğunu, aşkından yataklara düştüğünü anlatır. Kral oğlu için karısından vazgeçmesini ister hekimden. Hekim aynı durumda kendisi olsa nasıl davranacağını sorar. Kral hiç düşünmeden karısından vazgeçeceğini söyler. Hekim istediği cevabı almıştır. Gerçeği anlatır krala. Kral, oğluyla Stratonike’nin evlenmesine izin verir, tahtı da oğluna bırakır. Kral, Seleukosların kralı I. Nikator, oğlu da Antiokhos’tur. Antiokhos, önce üvey annesi sonra karısı olan Stratonike için Stratonikeia’yı kurar. Bu olayı anlatan Byzantionlu Stephanos M.Ö. 281-261 yılları arasında kentin kurulduğunu söyler.
Sagalassos, Aşklar ve İmparatorluklar Kenti / Burdur
Antalya yat limanına hazır sizi getirmişken 120 kilometre uzaklıktaki Burdur ilinin Ağlasun ilçesinde, “Aşklar ve İmparatorlar Kenti” olarak anılan Sagalassos Antik Kenti’ni de göstermeden bırakmayalım. M.Ö. 3.000 yıllarına dayanan, 2009 yılında UNESCO’nun Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınan kent, çok etkileyici. Antik kent, binlerce yıldır suyu akan Antoninler çeşmesi, agoraları, Roma hamamları, Macellum yapısı, dans eden kızlarla bezeli Heroon yapısı, kütüphanesi ve tiyatrosuyla gezi rotanızın üst sıralarına yerleşmeyi hak ediyor.
Efes / İzmir
Tarihi M.Ö. 9 binli yıllara kadar uzanan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan antik kenti hala ziyaret etmediyseniz bu yaz ihmal etmeyin. Kuşadası çevresindeki turkuaz koyların ardından 20 dakika mesafedeki Efes’e hayran kalacaksınız. Helenistik ve Roma döneminin üstün kentleşme, mimari ve dini tarihine ışık tutan simgelerini barındıran Efes Antik Kenti’nde, farklı dönemlere ait en önemli mimari ve kent planlama örnekleri bulunuyor. Hristiyanlar tarafından hac mekanı olarak kabul edilen Meryem Ana Evi ve Beylikler döneminde inşa edilen İslami yapılarla Efes, aynı zamanda dini tarih açısından önemli birikime sahip. Türkiye’nin en güzel antik şehirleri arasında yer alan Efes’te dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı’nın bulunması, bölgenin cazibesini de arttırıyor. Tapınak antik kentin 1,5 kilometre kuzeydoğusunda, Selçuk ilçe merkezininse batı çıkışında yer alıyor. 1869 yılında, İzmir-Aydın demiryolu yapımında görevli İngiliz mühendis J. T. Wood tarafından, British Museum adına yapılan ve yedi yıl süren kazılar sonucunda ortaya çıkarılmıştı.
EFES’IN EN GÖRKEMLI YAPILARINDAN CELSUS KÜTÜPHANESI
Limandan başlayıp Arkadiane caddesine doğru ilerlediğinizde tiyatronun önüne çıkarsınız. 11 metre genişliğindeki cadde için Anadolu’daki antik kentlerin en ferah yolu denilebilir. Tiyatronun önünde bir tarafına agorayı almış mermer cadde, Celsus Kütüphanesi ve hamam kompleksinden oluşan ‘Aşk Evi’ bulunuyor. Celcius (Selsiyus) Kütüphanesi Efes’in en görkemli yapılarından. 1978 yılında restorasyonu yapılıp yeniden kurulan anıtın dokuz şiddetinde depreme dayanması için altına kurşun plakalar yerleştirilmiş. Efes’e ilk kez gelen ziyaretçilerin odak yeri olan kütüphane, geçmiş çağlardaki insanların evrensel dünyayla kurduğu bir bağ görevini üstlenmiş.
Yazı Tuna Bayık
Fotoğraflar Uğur Doğan Aydın
Comments are closed