İstanbul’daki Mengi Yay tersanesi, yeni yatları için beklemek istemeyenlere hazır çözüm sunuyor. Virtus 44. Sam Fortescue teknenin detaylarını inceliyor.
Hüseyin Mengi, 1983 yılında ailenin tekne üretim işine katıldığında, Haliç’te ahşap balıkçı tekneleri ve kürekli kayıklar üretiyorlardı. 11 yaşındaydı ve marangoz çırağı olarak işe başladı. Şimdi üzerinden 35 yıldan daha fazla geçti ve burası, 40 metrelik çelik, alüminyum ve kompozit yatlar üreten bir şirket haline dönüştü. Hüseyin Mengi şimdi bile ara sıra kıyafetleri giyip, atölyede tozların içerisinde marangozların arasına katılmayı seviyor. Ama bugün son ürettikleri Virtus 44 isimli teknede, şık bir şekilde giyinmiş olarak bizi ve potansiyel Rus müşterisini karşıladı.
Yatı, Türkiye’nin tekne yapım endüstrisinin kalbi Pendik’te önceki sabah ziyaret etme fırsatımız olmuştu. Virtus, her ne kadar ihtişam olarak olmasa da, söylenene göre fiyat açısından Güney Fransa’yı yakalayan bir rıhtımda kendi yerinde uzun dubaların sonunda suda süzülüyordu. Önce tekneyi daha iyi incelemek adına yine Mengi Yay tarafından üretilen yanındaki keçe geçtik. Bu perspektif, eğimli üst yapısının zarif hatlarını ve neredeyse tüm ana kamara boyunca devam eden kesintisiz camları daha iyi görmemizi sağladı. Küpeştedeki düzensiz çizgiler, tasarım konusunda saf tarzı sevenlere hoş gelmeyebilir ama bizim gözlerimiz açısından, üstte beyaz ve altta askeri griye benzer iki tonlu boyasının altında çok iyi gizlenmişti.
Kardeş tekne olan etkileyici 45 metrelik Aquarius gibi İtalyan tersanelerinin ürettiği teknelerin ihtişamını taşıyor. Muhtemelen ondaki hayranlık, dış hatların ve iç tasarımın Trieste’de VYD Stüdyosu’nda çizim tahtasında yer alan Paolo Dose’dan geliyor: “İlk konsept biraz daha farklıydı. Tasarım en başta daha keskin ve geometrikti. Ardından biraz daha eğimli ve feminen yaptık. Bu bir karışım oldu.”
“Acele etmeme gibi bir şansımız vardı ve daha fazla vaktiniz olduğunda sonuç daha iyi oluyor. İlk tasarım 40 metre civarındaydı; ardından büyüdü. Tersane bu konuda akıllıca davrandı çünkü 500 grostona yaklaşmanın daha iyi olacağını anladılar. Bu da yaklaşık 44 metrelik uzunluk demekti.”
İşte bu da tekenin karakteristiklerinin birini belirledi. 500 grostonun hemen altında olmasıyla harika bir hacim sunuyor. Alt güvertede dört iyi boyutta kabinin yanı sıra ana güvertenin ön bölümünü dolduran büyük bir master süit var. Fraser’dan broker’ı olarak David Legrand, normalde 50-55 metrelik yatlardakine benzer bir genişlik sunduğunu belirtiyor: “Mengi Yay oyuna geç katıldı, bu yüzden yavaş hareket etmelerini ve doğru adım atmalarını söylemiştim.”
Bu hacim, yükselen üst kısımlarla birlikte geliyor. Ana kamara, neredeyse teknenin tüm uzunluğunu kullanıyor ve genişlik olarak hemen hemen 9 metreye ulaşıyor. Ayrıca büyük üst güvertede konforlu bir üst salon ve üstten inerek kullanılabilen sinema ekranlı bir bar, 10 kişinin yemek yiyebileceği veya takılabileceği büyük bir dış kullanım alanı bulunuyor. Tüm bunlar, spa havuzu ve sert tavana sahip 74 metrekarelik açık bir güneşlenme alanıyla taçlandırılıyor.
Dose önce dış tasarımı çizdiğini ama içerisi için çok daha fazla zaman harcadığını, çünkü konukların zamanlarının çoğunu buralarda geçirdiklerini belirtiyor: “Gerçekçi ve fonksiyonel şeyler tasarlamak bizim etiğimiz. Her şey işe yaramalı. Zarif ama konforlu. Tüm perdeler çekildiğinde, deniz kenarındaki bir ev gibi hissettiriyor.”
Belki de “deniz kıyısındaki köşk” daha iyi bir tanımlama olabilir çünkü Virtus, kullanılabilir alanlar yaratmak adına birçok balkona sahip. Mesela ana salonun her iki yanındaki küpeşteler katlanıyor ve üzerinde yürüyebileceğiniz camlar ortaya çıkıyor. Ayrıca 52 metrekarelik bir beach club da var. Sancak tarafında katlanan balkon, yüzme platformuyla bağlantılı ve içeriye ışık ve hava girmesini sağlıyor. Bununla birlikte beach club’ın arka kapısı, entegre platformuyla birlikte deniz seviyesinde kullanılabiliyor. Burada da bir bar ve tuvalet bulunuyor.Daha önce daha küçük yatlara sahip olan ve ticari kuru yük gemileri filosunu yöneten Rus müşteri, teknenin dikkat çekici yanlarının bunlar olduğunu söylüyor: “Eğer yatta çok fazla vakit geçirmek istiyorsanız, işte o zaman doğru tekne bu. Ben yılda üç veya dört ay geçiririm.”
Meraklı bir gazeteciye izin vererek zamanı kısıtlı olan müşterileriyle buluşturmak ve tekne hakkında konuşmak, bu aile tarafından işletilen tersanenin açık ve dürüst bir tutumu.
Üst salon ustaca tasarlanmış (burada sinema modunda) ve kolayca bir ana süite dönecek şekilde yapılmış.
Ana kamarada uyumaktan sıkılabilecek tekne sahibi için iyi bir alternatif.
Üstte: İlk Virtus 44’te kamaralar iki çift ve iki ikiz Pullman ile tasarlandı. 12 kişilik kapasitesi var.
Mengi, tekne hakkında konuşurken “keşif ” terimini kullanıyor ama bunun biraz daha sanatsal bir tarzda olduğunu söyleyebiliriz. Virtus aynı zamanda sağlam bir deniz yatı ve teknik özellikleri de bunu kanıtlıyor. Ekonomik bir 10 knot seyir hızında, 44 bin litre yakıt kapasitesi, ona 2,900 deniz mili menzil sağlıyor. Bu da teorik olarak Kanarya Adaları’ndan Karayiplere gidecek kadar menzil demek. Yatta denizde konfor için ABT-TRAC sıfır hız stabilizörleri de var. Büyük bir gömme soğuk oda ve dondurucuya sahip; ayrıca çöp sıkıştırma özelliğiyle daha uzun süre yolculuk yapmanıza imkan tanıyor. Yan tarafta açılır garaj ise, Opacmare vinç ile 1.5 ton ve beş metre uzunluğa kadar tender tekne kaldırabiliyor. Ayrıca çeşitli su oyuncakları için de burada yeterli alan var.
Teknenin ekonomik performansının çoğu, su hattının altındaki gövdeyi tasarlayan Hollandalı deniz mimarı Jaron Ginton tarafından elde edildi. Ona verilen brifing kısa ve hoştu. Ginton bunu, “Ahşap değil çelik gövdesi olan iyi bir deniz botu istendi. Tam menzile sahip ve ticari kayıtlara sahip huzurlu bir tekne olmalıydı” diye açıklıyor. Tank testi yapılmadı ama Ginton arşivinden işe yarayacak benzer bir projeyi çıkardı. Seçilen gövde şekli dairesel sintineydi; bu arka tarafta su hattının üzerindeki su spreyi korkuluklarıyla daha belirginleşiyor. Böyle bir çözüm tercih edilmiş çünkü neredeyse dikey arka bölüm çok fazla su spreyi üretiyor.
Ginton anlatmaya devam ediyor: “Kısa ve bombeli bir arka bölümü var. Kısa çünkü tekneyi daha fazla uzatmak istemedik. Aynı zamanda arka tarafta öne göre daha uzun omurga çıkıntıları var. Böylece daha fazla gövde boşluğuyla daha büyük pervaneler adapte edilebildi. ”Bu son detay önemli çünkü daha büyük pervaneler itme yaratmak adına çok hızlı dönmek zorunda değiller ve gövdede çok fazla çalkantı oluşturmuyorlar. Böylece çok daha sessiz bir tekne ortaya çıktı ve Mengi Yay bu konuyla gurur duyuyor.
Arkada üst güvertede Al fresco yemek masası 10 kişilik kapasiteye sahip ve güneşlenme terasının atında.
Sofalar ve sandalyeler açılarak kolayca farklı şekle getirilebiliyor.
Virtus, gövde hasarı durumunda yüzdürme için kapalı bölmeleri sayesinde sadece LY3 gereksinimlerini karşılamıyor, aynı zamanda sessiz tekneler için RINA’nın sıkı Konfor Sınıfı yönetmeliklerini de karşılıyor. Sessizlik için jeneratörlere ağır kauçuk amortisörler eklenmiş; ses yalıtımı güverte altındaki her odada yer alıyor. Çift Cat C32 motorları 2,280 d/dakika devirde çalışırken potansiyel müşteri, tekne sahibinin süitinden çıkarken “Bu gerçekten sessiz bir tekne” diye onaylıyor. Tekne, 40 metrelik yat portfolyosuna bir yatırım olarak gördüğü Fraser’den Legrand’ın tavsiyelerine göre yapıldı. Legrand, “Bunlar Feadship’ler değil ama güzelce yapılmış bir Türk teknesi satmak da iyi bir iştir” diye anlatıyor. “65 metrelik teknelere ilgileri vardı ama onlara ‘Lütfen şu anda küçük kalın’ dedim. Yavaş gidin ve doğru adımı atın.”
Mengi, bu sektörde potansiyel müşterilerin yatlarının tasarımı, üretimi ve teslimatı için yıllarca beklemek istemediklerine inanıyor: “Pazarda hazır ürünlere talebin olduğunu fark ettik. Müşteriler iki-üç yıl beklemek istemiyor, hemen almak istiyor.”
Elbette istendiğinde Virtus bir müşteri için kapsamlı biçimde kişiselleştirilebiliyor, ama bu çoğu müşterinin istediği bir şey değil. Bu da teknedeki hiçbir odanın tamamlanmamış olması demek. Marangozluk, boya, deri, duvar kağıdı ve paslanmaz çelik dekoratif işlerin hepsi burada ve kusursuz. Ama her bölüm kullanıcısının imzasını bekliyor. Mesela bu büyük salon, ceviz zemin ve siyah-gri boyalı meşe dolap karışımları ile özenle işlenmiş. Ama boş duran, özellikli bir sanat eserini bekleyen üç oyuk bulunuyor. Ayrıca ABD asıllı Maya Romanoff ’un etkileyici tasarımlarını yansıtan el yapımı duvar kağıtları da var.
Cam çerçeveli döner merdivenlerden indiğinizde alt kamarada yün halı kaplı dört konuk kamarası sizi karşılıyor. Burada birçok endirekt ışık var ve proje müdürü İrfan Başar’a göre Alcantara tavan panelleri “daha fazla ev hissi” için tercih edilmiş.
Tasarımcı Dose bunu açıklıyor: “Her yerde sıcak tonlar ver küçük kontrastlar var. Ahşap ve deri İtalya’dan geliyor. Doğal meşe ve isli kestane deriler Foglizzo’ya ait. Tersane materyaller konusunda herhangi bir sınırlama koymadı.”
Dose, aynı zamanda tekne sahibinin işin içinde olmadan çekici bir iç mekan tasarlamanın zor olduğunu itiraf ediyor: “Çok fazla kişiselleştirme yapmadan ve çok fazla renklendirmeden pazar için bir şeyler yapmaya çalıştık. Sanat eserleri ve aksesuarlarla birlikte tekne sahibi son dokunuşlarını ekleyebilir.”
Üstten itibaren saat yönünde: Geniş master süit, ana kamaranın önünde yer alıyor ve tuvaletin ardında gardıroplar ve onun ötesinde bir ofis var; Sancak tarafındaki VIP kamara; banyolarda İtalya’dan beyaz Carrara ve Türkiye’den Toros siyahı mermerlerle kontrast elde edilmiş; VIP kamaradan ikiz konuk kamarasına bakış.
Elbette teknedeki en önemli nokta, 40 metrekarelik tekne sahibi süiti. Ana kamaranın önünde tüm genişliği kullanıyor. Büyük camlarıyla birlikte doğal ışık harika. Çalışma masasının yerden tavana kadar cama baktığı ve bitişiğinde yer alan ofise de aynı güzellik hakim. Proje müdürü İrfan Başar, “Tekne sahibi burada çalışmaktan keyif almalı. Asıl amacımız bu” diyor. Burası mahremiyet düşünülerek tasarlanmış; kayar ses geçirmez kapılar onu kabinden ve giyinme odasından ayırıyor. Teknenin potansiyel müşterisi bunu harika bir şekilde özetliyor: “Ne yolcular ne de mürettebat sizi rahatsız edebilir.”
Ona teknenin tümü hakkında neler düşündüğünü sorduk ve sorumuzu yanıtlamadan önce iyice düşünerek söze girdi: “Önceleri insanlar İngiliz estetiğini, ardından İtalyan, sonra belki de Hollanda ve Alman estetiklerini aldıklarını söylüyorlardı. Ama bunların arasında bir şeyleri kaçırdıklarını düşünüyorum. Türk estetiği. Bana göre Mengi Yay İtalyanlara daha yakın.”
Bir dev üretmek
Bugün Türkiye’deki çoğu tersane gibi Mengi Yay,
balık tutmak ve kürek çekme için küçük ahşap tekneler üreterek mütevazı bir başlangıç yapmıştı.
Kademeli olarak büyüyerek kompozit ve metal tekne üretimine giren aile şirketi,
20-30 metrelik yatlar yapmaya başladı.
Ama baş yönetici Hüseyin Mengi için bu yeterli değildi:
“Yerel pazarda 35 metre altı yatlar üreten çok iyi insanlar var ve hepsi benim arkadaşlarım.
Bu 400 Türk tersaneden biri olmaktansa, 40-50 metre yat üreten 15 tersaneden biri olmak istedim.”
Tersane şimdiden Paolo Dose ile 48 metrelik keşif yatı üzerinde çalışıyor.
Bu yatta yeni bir konfor seviyesi, tekne sahibi için daha fazla mahremiyet ve
büyük dış kullanım alanları olacak. Ayrıca 46 metrelik bir diğer projeleri de sırada.
Ama tüm bunlar Mengi’nin
tutkusunun başlangıcı ve “Nihai olarak yılda bir 80 metre tekne yapmak istiyoruz”
diye bunu özetliyor.
Eğer başarabilirse,
Mengi Yay Türkiye’deki en iyi 3 veya 4 tersane
arasına girebilir ve global olarak en iyi 30’da yer bulabilir.
Türkiye’den 10 yıldız
(2010’dan bu yana Türk tersanelerinin teslimatları)
ELEMENTS
80 m, Yachtley (2018)
GO
77 m, Turquoise (2018)
QUANTUM OF SOLACE
(Eski-Vicky), 72,60 m (2012)
AXIOMA
72,50 m, Dunya Yachts (2013)
TALISMAN C
70,50 m, Turquoise (2011)
IRIMARI
63,10 m, Sunrise Yachts (2015)
SAMURAI
60,20 m, Alia Yachts (2016)
BARAKA
58,20 m, Turquoise (2010)
TURQUOISE
55,40 m, Turquoise (2011)
DUSUR
51,80 m, Bilgin (2015)
Comments are closed