0’dan geriye sayıp 2020’ye girdiğinizde, kabul edin hayalleriniz çok ama çok başkaydı. Hiç tanımadığınız denizlere, kültürlere, sokaklara, mutfaklara uzanan koca bir liste vardı aklınızda. Gizemli, heyecanlı, kahkahalı anlar, “Keşke hiç bitmese”lerle başlayan cümleler… Ve bir anda tüm planlar alt üst oldu. Ama size iyi bir haberimiz var. Tüm bunları ve çok daha güzelini ne diye kendi topraklarınızda yapmayasınız? En sıcak güneş, en tatlı kumlar, en akıl alan koylar…
YAZI TUNA BAYIK
FOTOĞRAFLAR UĞUR DOĞAN AYDIN
Bu manzara deli eder!
KABAK
36°27›46»N 29°7›40»E
Tatil köyü Ölüdeniz’e yaklaşık 25 kilometre mesafede, sırt çantalı gezginler, yogiler ve doğa meraklılarının uğrak yeri olan bohem Kabak Köyü’nü görmeden gezgin olunmaz. Cennet vatanın en görülmesi gereken noktalarından birinde, 30 dakika daha yürüyerek Kabak Plajı’na inen sarp patikada bulacaksınız kendinizi. Çam ormanları ve dağlarla çevrili bu yarım ay koyuna sadece bu patikaya inerek ulaşılabileceği bilgisini verelim ancak sabrın sonu selamet. Dünyanın en güzel plajlarından biri bu çabanızın hemen ardında, sizi bekliyor. Kabak Plajı’nın çakıl
ve beyaz kumlarında, çoğunlukla Likya Yolu boyunca seyahat eden yerliler ve sırt çantalı gezginlerle sakinliği bulacaksınız.
Kabak Koyu Plaj barlarından birine oturun ve bozulmamış doğanın sesini dinleyin.
Elbette yanınızda kitaplarınız ve sevdikleriniz olmadan asla. Akdeniz’in eşsiz sularındaki kaplumbağalarsa her an yolunuzu kesebilir, hazır olun!
Işık ve güneşin diyarında gerçeklikten kopun
ÖLÜDENİZ
36° 32 ́ 57.5952”
80’lerin başına kadar hippi’lerin uğrak yeri, salaşlık merkezi lagün, şimdilerde Avrupa’nın en iyi fotoğraf veren noktalarından bir tanesi. Binlerce yıldır medeniyetlerin kurulduğu Ege ve Akdeniz’i buluşturan koy, sırtına aldığı Babadağ ile son derece gururlu ve dikkat çekici. Dahası deniz kulağı adıyla bilinen lagün oluşumu nedeniyle bir göl kadar hareketsiz, bir cam kadar berrak. Likyalılar’dan beri insanoğlunun gözbebeği. Likyalılar’ın ışık ve güneş diyarı dediği Ölüdeniz’in bu derece tertemiz olmasının nedeniyse kaynak sularının, değişken tuz oranının yarattığı sirkülasyon. Teknenizden bu şahane denize atlayın ve her kulaçta ne kadar şanslı olduğunuza şükredin.
Denizin bin bir tonunda kaybol
PATARA
36° 15 ́ 41.5008”
Türkiye’nin en uzun plajını görmeden bu ülkeyi tanıyorum demek olmaz. 18 km’lik uzunluğuyla Likyalılar’dan kalma eserleri görerek ulaşacağınız Patara’ya varmadan şu kadim bilgileri paylaşmak isteriz. Likya Birliği’nin oy hakkına sahip 16 şehrinden biri olan Patara, Büyük İskender’in kuşattığı kentler arasında. Mitolojik öykülerde Patara’yı, su perisi Lykia ile birlikte Apollon’un oğlu Paturus’un kurduğu söylenir ancak tek dedikodu bu değil. Söylentiye göre Noel Baba olarak bilinen Saint Nicholas da Pataralı’dır. Romalılar döneminde önemli bir ticaret merkezi olan Patara, Bizanslılar döneminde de bu önemini sürdürmüş. Patara Antik Kenti’nin sahilinde yer alan Patara Plajı, tarihi ve kültürel mirasıyla ziyaretçilerine muhteşem bir deneyim sunuyor. Burada denizin en güzel renklerini göreceksiniz. Plaj, kum tepeleriyle safari deneyimi de yaşatıyor. Bu arada Patara kulağa daha afili gelse de yerlileri burayı Gelemiş olarak adlandırıyor. Şahane de bir pideleri var, bizden söylemesi.
Rüzgarın uğramadığı sular
GÖBÜN KOYU
36 38’34”N 28 53’35” E
Turkuaz rengindeki suyun derinliklerinde tarihi yapıların belirdiği, tropik ada misali bir yer GöbünKoyu. Göcek koyları içerisindeen korunaklı koy olan Göbün, Domuz Adası’nın güneyinde yer alıyor. Girişi epey dar olan koyun çevresi çam ve zeytin ağaçlarıyla süslü. Rüzgarın buraya pek uğradığı yok. Koyun girişi o kadar dar ki, dikkatli bakılmadığı sürece uzaktan seçebilmek oldukça güç. Batı kısmıysa tamamen sığlık. İşte tam da bu sığlık alanda, sualtı antik kalıntılar yer alıyor. Yapılan araştırmalar bu kalıntıların bir kısmının geç Bizans dönemine ait yapılar, bir kısmınınsa Rum evleri olduğunu gösteriyor. Göbün Koyu’nda yerleşim yasak. Demir atılacak tek yer, girişte sancakta kalan tepenin iç kısmı. Küçük bir rıhtım da yer alıyor burada. Girişin hemen karşı tarafında küçük bir restoran var, belirtelim.
Tertemiz havayı içinize çekin
GÖCEK TERSANE ADASI
36 40’29″N 28 54’54″E
Tersane Adası’nın bulunduğu koyun girişi dar yapısıyla uzaktan kendisini belli etmez. Bu yolu takip ederek dar ağızdan bir kanalla koya ulaşabilirsiniz. Bu kanalda derinliğin 20 metre, koy içindeyse 5-10 metre arasında olduğunu belirtelim. Denizin kum ve yosunlarla kaplı dibi o kadar hoş görünür ki baktıkça hayranlığınız ister istemez artar.
Burası insanı şair eder!
BOYNUZ BÜKÜ
36 42’39”N 28 53’40” E
Boynuzbükü 15 yatın demirleyebileceği alana sahip. Yacht Mola Restaurant tipik Akdeniz yemekleriyle ağırlıyor misafirlerini. Sağlıklı yemekler de yiyebilirsiniz, hatırlatalım. Fethiye’nin mavi sularını keşfetmek isteyen tatilcilerin en çok tercih ettiği noktalardan biri olan eşsiz koy, rahatlatacak, uzaklaştıracak, gülümsetirken hüzünlendirecek. Ve hatta belki en olmazına bile şiirler yazdıracak.
Cam gibi suda balıklarla yarışın
SARSALA KOYU
36 39’24”N 28 51’24” E
Dinlendirici kelimesinin sözlük karşılığı dersek hiç de abartmayız olmayız. Sarsala Koyu daha iskeleye yanaşırken aşık edecek sizi kendine. Koy oldukça korunaklı. İskelesi küçük. Deniz dingin, sakin. Muğla’nın Dalaman ilçesine yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta yer alıyor. “Bana cenneti tasvir et” deseler koyda gördüğünüz manzaralardan epey faydalanabilirsiniz. Kesin bilgi. Muhteşem koyun berrak sularına dalın ve balıklarla yüzmenin keyfini çıkarın.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’na selam çakın
TAŞKAYA KOYU
36 41’43”N 28 51’51” E
Koyun adı her ne kadar 1974 yılına kadar Taşkaya Koyu olarak anılsa da Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Göcek’e yolculuk yaparken koyun yamacındaki bir kayaya balık resmi çizmiş. Bu resim koyun girişinden bile görülüyor. Dikkatli incelendiğinde içinde altı farklı hayvanın tasvir edildiğini görebilirsiniz. Bu da zamanla turistlerin koya olan ilgisini arttırmış. Bunun üzerine koya, 1974 yılında, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun adı verilmiş. Koyun alametifarikası doğal güzellikleri. Çam ve zeytinağaçları, gizli kalmış kaya mezarları, ahşap iskelesiyle kültür turu yapmak isteyenler için de ideal bir yer. Göcek’in en büyüleyici noktalarından biri aslında. Koydaki küçük iskelenin hemen arkasında yeşillikler arasında bir restoran bulunuyor.
Comments are closed