5 kıta, 11 şehir, yaklaşık 45.000 deniz mili… 2015’te bıraktığımız Volvo Ocean Race, 2017- 18 sezonunda kaldığı yerden ve daha büyük heyecanlarla devam ediyor. Yarışların yeni CEO’su Mark Turner yenilikleriyle dev mücadeleyi farklı bir çizgiye taşıyor.
Norveçli yelkenci Knut Frostad’ın sekiz yıllık macerasının sonunda Volvo Ocean Race’in dümenini OC Sport’un kurucularından Mark Turner’a devretmesiyle birlikte okyanus aşırı mücadelede yeni kurallar masaya yatırıldı. Tüm bu yenilikleri çok yakından takip ediyoruz, ama Mark Turner’ın nereden geldiğini ve bu yenilikleri nasıl getirdiğini biliyor muyuz?
Turner, 1985’te deniz filosunda görevliyken kendisini 1989-90 Whitbread Round the World Race mücadelesinin tam ortasında buluyor önce. “Bu deneyimden sonra tek bildiğim, tüm enerjimi yelkene vermek istediğimdi,” diyen Turner, konuşmamızın her anında rekabeti seven bir yelkenci olduğunun altını çiziyor. Hal böyle olunca, 1993’deki Round Britain Race’te Maverick adlı teknede yarışırken kendi sponsorunu kendisi arıyor ve Offshore Challenges’ı, bugünkü adıyla OC Sport’u kuruyor. “O dönemde Spinlock’ta Pazarlama Müdürü olarak çalışıyordum. Dolu dolu geçen altı yılda dünya, marka, üretim, iletişim ve pazarlama çevresinde dönen şirket yönetimini ve tabii ki denizcilik sektörünü çok iyi anladım,” diye anlatıyor Turner.
Ardından 1997’de, kendi tanımıyla “İngilizlerin esin kaynağı olduğu, Fransızların düzenlediği, yelkencilerin ufacık teknelerle Atlantik’i tek başına geçmeye çalıştığı” Mini-Transat’a katılıyor. “Bir rakibin yüzleşebileceği hemen her şeyi anlamaya başlarken kariyerimde de çok değerli bir noktaya eriştim aslında. Artık yalnızca start çizgisinde yer alan bir yelkenci değil de yarış organizatörüydüm. Madalyonun iki yüzünü de anlamak paranın satın alamayacağı bir deneyim. Bugün, dünyanın en başarılı etkinlikleri mücadelede sınırları zorlamayı bilen kişilerce gerçekleştiriliyor,” diye ifade ediyor tüm bu süreci. Volvo Ocean Race’in (VOR) CEO’luk görevini üstlendiğinden beri pek çok yeni kural getirdi Turner. Tüm bunları nedenleri ve getirileriyle masaya yatırıyor, birlikte irdeliyoruz.
“Stratejik anlamda risk almayı desteklemek için puanlamayı değiştirmemiz gerekiyordu.”
Öncelikle, sizin hayatınıza etki eden yelkenciler oldu mu?
1995 yılında Londra Boat Show’da Mini Transat’ta kendi mücadelesini veren Ellen McArthur ile tanıştım ve birlikte ortak çalışmalara başladık. Ellen denizlere açılırken ben ona karadan destek verdim ve 1998 Route de Rhum’a ve ikincilik aldığı 2000/01 Vendée Globe’a katılmak, 2005’te solo rekorunu kırmak gibi projelerde beraber hareket ettik. İşte tam o dönemde sporcu olmanın yanı sıra bir yönetici olarak da becerilerimi geliştirdim ve yatırımcılara aradıkları getirileri sundum. OC Sport’un başında tam 23 yılımı geçirdim. Transat, Barcelona World Race, Extreme Sailing Series gibi önemli yarışları düzenledik.
Bir gün başladığınız yere, Volvo Ocean Race’e döneceğinizi düşünüyor muydunuz?
Açıkçası 1989’daki yarışa katıldıktan sonra dönüp dolaşıp kendimi burada bulacağımı hiç tahmin etmiyordum. Knut Frostad’ın yerini doldurmak cesaret işi, ama umuyorum ki son 20 yılki tecrübelerim bana bu yolda yardım edecek. Global anlamdaki takip edilebilirliğine baktığımızda VOR’un en önemli spor etkinliklerinden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ticari anlamda da başarısı çok yüksek bir yarış.
Whitbread’deki deneyimlerinizle karşılaştırdığınızda bu mücadelede neler değişti veya değişecek?
Macera ve rekabet duygusu her zaman olduğu gibi güçlü. 2017-18 VOR mücadelesinde yarışacak ekipler şüphesiz ki benim 1989’da duyduğum kaygıyı hissedecekler. İlk yarıştan bu yana pek çok şey değişirken bazı detaylar aynı kaldı. Yeni sezonda tüm bunları doğru uygulama konusunda çok çalışıyoruz. Skor sistemini değiştirdik, kadınlar yarışa daha çok ilgi göstersinler diye yeni kurallar getirdik, Güney Okyanusu’nda uzun soluklu bir seyri içeren yepyeni bir rota çizdik ki bu tüm yelkencilerin hayalini kurduğu bir deneyimdir. Var olan tekneleri Lizbon’da emsalsiz bir refit programına dahil ediyoruz. Buna ek olarak, ben zamanımın büyük bir kısmını 2020 ve sonrasının hazırlığı için harcıyorum. Birtakım büyük değişikliklerle yarışta evrim gerçekleştireceğiz. Gelecekte daha çok izleyeni, yelkenciyi ve sponsoru nasıl çekebiliriz, onun peşindeyiz.
Extreme Sailing Series’ten VOR’a getirdiğiniz yenilikler neler?
Ben her zaman, bu mücadeleleri izlemek için birebir yelken sporunun içinde olmak gerekmediğine inandım. Pekala herkes Vendée Globe, Jules Verne ve VOR’a katılarak bu duygusal birlikteliğin tadını çıkarabilir. Extreme Sailing Series, yarış mücadelesini herkese olabilecek en sade şekilde anlattı. Eylem belli, hızlı ve öfkeli olmalısınız. Kısa rotalar var, kıyıya her zamankinden daha yakınsınız çünkü bu bir ‘stadyum’ yarışıdır. VOR’da ise insanlar yalnızca yarışların ayağı bittikten sonra yelkencilerle bir araya gelir. Bu yılki yeniliklerden biri de ayaklar başlamadan önce M32 katamaranlarıyla günlük yarışlar düzenleyecek olmamız. İnsanlar artık o mücadeleyi yakından hissetmek istiyorlar.
“2017’de M32 katamaranları da sahnede olacak.”
VOR’daki medya üyeleri bu boşluğu dolduruyor zaten, öyle değil mi?
Yeni sezonda bunu bir adım daha ileriye taşıyacağız. Tarafsızlığı yakalamak için medya üyelerini tekneler arasında sürekli değiştireceğiz. Bunun daha iyi hikayeler getireceğine inanıyorum. Ayrıca, sporcuların kendilerinden de doğrudan güncellemeler alacağız artık. Değişen kurallardan biri de, bundan böyle yelkencilere kendi sosyal medya hesaplarından paylaşım yapma fırsatı tanıyacak olmamız. Daha önceleri, dış müdahaleye fırsat vermemek adına teknelerdeki internet erişimi katı bir şekilde sınırlandırılıyordu. Şimdi atacağımız bu adım ise çok büyük. Ekiplere tek yönlü güncellemeler yapmaları için kendimiz bir tür ekip iletişim platformu geliştiriyoruz. Yarış takip bölümünde özel paylaşımlar olacak ki, bence bu heyecan verici.
VOR’un önceki serilerinde AIS teknolojisinin ekipleri koyun sürüsüne benzettiğini söylüyorsunuz. Sizce yeni puanlama sistemi buna bir çözüm olacak mı?
Stratejik anlamda risk almayı destekleyecek bir atılımda bulunmamız gerekiyordu. Puanlama sistemini en dikkat çekici hale getiriyoruz. Newport’tan Cardiff’e gidilen Kuzey Atlantik ayağında olduğu gibi iki Güney Okyanusu ayağında da çift puan alınacak. Bunun, özellikle yarışın sonlarına doğru podyum hırsını artıracağını ve rekabeti tatlı
bir hale dönüştüreceğini düşünüyoruz. Diğer her ayakta kazanan takım da Boynuz Burnu’nu ilk geçen takım da birer puan alacak. 24 saatlik dilimde en iyi performansı sergileyen ekibe de ekstra bir puan vereceğiz. Öte yandan, konumların gizliliği gibi düşüncelerimiz de var. Ekipler bazı detayları gizli tutabilmeliler. Böylece navigatörler belli zamanlarda hava durumunu takip ederek kendi karar yetkilerini kullanacaklar.
Cinsiyet eşitliği için değiştirilen kurallar da çok tartışıldı. Bu konuyla ilgili olarak ne tür seçenekler vardı elinizde?
Masaya yatırdığımız birkaç fikir vardı, evet. Tamamı erkeklerden oluşan ekiplerde kişi sayısına sınırlama getirerek kadınları offshore yarışlarda desteklemek istiyoruz. Kadınlar daha güçlü bir ekiple, eşit koşullarda yarışabilmeliler. Keşke böylesi bir kural uygulamak zorunda kalmasaydık, fakat son mücadeleye katılan, tamamı kadınlardan oluşan bir ekibimimiz vardı. Üstelik bir ayağın kazanan oldular, kıyı mücadelelerinde podyuma çıktılar. Verdikleri mücadeleyi destekleyerek sürdürmemiz gerekiyor. Bugün yelken camiasında VOR’a değer katacak pek çok kadın sporcumuz var. Herkes de biliyor ki, kadınların bir kurala ihtiyaç olmadan yarışabilmeleri deneyim kazanmalarıyla alakalı. Aynı durum 30 yaş altı sporculara uyguladığımız kuralda da mevcut. Güney Okyanusu’nda millerce yol katetmiş, artık bu işin kurdu olmuş erkek yelkenciler sayıca fazla. Kadın ve genç yelkencilerin ise aynı tecrübeyi kazanmaları gerekiyor.
Yelkeni farklı uluslara taşımak için de bir mücadele veriyorsunuz.
Her ulusun iyi ya da kötü bir denizcilik geçmişi vardır. OC Sport’ta çalışırken Oman Sail ekibini kurarak Umman’ı yelkenle tanıştırdık. Oysa pek öyle yaygın bir spor değildi.
Ama bugün geldiği noktada çok ilgi gördüğüne şahit oluyoruz. VOR’un duraklarında da Cape Town, Auckland, Newport, Rhode Island gibi dünyanın yelkencilikle en ünlü şehirlerine gideceğiz. Listeye Hong Kong’u da ekliyor olmak mutluluk verici. Çin’in Guanzhou kıyıları mesela! Bu yarış ilk defa Çin’e gidiyor. Yeni bölgeleri keşfetmek heyecanlı olacak.
Bugün süperyatlar da VOR’dan teknoloji transferi yapıyorlar mı dersiniz?
One Design teknelerle birlikte Volvo Ocean 65’lerin daha fazla geliştirilmesi ve belli ürünlerle güçlendirilmesi engelleniyor. Ama madem sözü buradan açtık, öyleyse altını çizmeliyim ki teknoloji anlamında yararlandığımız farklı alanlar söz konusu. Haliyle bizim öne çıkardığımız yenilikler denizcilik sektörünün geri kalanında da hareketliliğe neden oluyor. Volvo Ocean 65’lerin bu sezon yarışlarında kullanacakları çelik halatlar buna bir örnek. Future Fibers imzalı yeni halatlar tamamıyla yepyeni bir ürün ve ilk defa Volvo Ocean 65’lerde kullanılacak. Bunları ilerleyen dönemde süperyatlarda göreceğimizden hiç şüphem yok.
Comments are closed